27 Temmuz 2008 Pazar

Asım Bezirci

Yazar, eleştirmen sanat adamı Asım Bezirci 1928 yılında Erzincan' da. Demiryolu işçisi bir babanın oğlu olarak Dünya' ya gelen asım bezirci, ilkokulu Erzincan' da bitirdi. 1939 depreminden dolayı ortaokulu orada okuyamadı, erzurum' da yatılı okula giderek öğrenimine orada devam etmek zorunda kaldı. Bezirci, edebiyat serüvenine lise yıllarında başladı. Her insanın ileride neye yöneleceğine ilişkin, ilk ipuçları genellikle lise yıllarında ortaya çıkmaya başlar. Bezirci' de de, her şeye eleştirel bakan ve eleştiren, ne olursa olsun onu olduğu gibi kabul etmeyen muhalif ve araştırmacı yanı, lise yıllarında öne çıkmaya başladı. Bu da onu edebiyat alanına daha da yakınlaştırdı ve okuma sevgisini büyüttü. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi "Türk Dili ve Edebiyatı" Bölümü' ne girmesinin nedeni de buydu zaten.

Üniversite yıllarında, ülkemizin içinde bulunduğu siyasal durum, doğal olarak yazarıda etkilemişti. Dünya' da yaşanan devrimlerin etkisi hissediliyor, sosyalist düşünce tartışılıyordu. Asım Bezirci' de Türkiye Sosyalist Partisi'nin düşüncelerini benimsedi ve Gerçek Dergisi' nde o süreçte yazıları çıkmaya başladı. Bu yazıları nedeniyle de birçok soruşturmaya maruz kaldı ve daha sonra tutuklandı. Altı ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Bezirci' yi bu kez işsizlik tutsak almıştı. Zorla bir ilaç fabrikasında kendisine iş bulmuş ve orada çalışmaya başlamıştı. Yaşadığı ekonomik zorluklar, onun edebiyat tutkusunun önüne hiçbir zaman geçmedi. her fırsatta yazdı, araştırdı ve okudu. 6–7 eylül olayları nedeniyle hakkında bir soruşturma daha açıldı ve tekrar tutuklanıp beş ay daha hapishaneye atıldı. 1957 yıllarından sonra tamamen edebiyat alanına giren yazar, daha ciddi eleştiriler, denemeler yazmaya başladı.

1960' ta Dost; 1963'te Otağ; 1968'de Yeni Dergileri tarafından "En beğenilen eleştirmen" seçildi. Daha birçok yerde ödüller verildi Bezirci'ye. Zamanla kendisi de edebiyat alanında üretimler vermeye başladı. Eleştirmen kimliği bu yıllarda ağır ağır kendini gösteriyordu. Bunun yanı sıra araştırmalarına da ağırlık veriyordu tabi ki. Bu yazıları çeşitli sol dergilerde yayımlandı. Aydın biyografileri üzerinde çalıştı. Eski işyerinden ayrılıp edebiyata yoğunlaşan bezirci, tekrar ekonomik sıkıntılar çekmeye başlayınca Unilever' de muhasebeci olarak çalışmaya başlayarak, iki işi birlikte yürüttü. Emekli oluncaya kadar da burada çalıştı. 1961' de eserleri çeşitli yayınevlerince yayımlanmaya başladı. Sadece eleştirmenliğiyle değil, üretkenliğiyle de kendisinden söz ettirdi. Ve eleştirmen-yazar olarak anılmaya başladı.

Bu süreçte Fikret Arel, Halis Acarı imzalarıyla, sonraları da kendi adıyla

Yeni Ufuklar - Forum - Pazar Postası - Yelken - Dost - Ataç (kendi çıkardığı) - Yeni A - Gelecek - Dönem - Papirüs - May - Halkın Dostları - Soyut - Politika gibi gazete ve dergilerde yazılar yazıyordu.

1979' da Türkiye Yazarlar Sendikası' na üye oldu ve aynı yıl yönetime seçildi. Bir yıl sonra da tüm dehşetiyle 12 eylül geldi. Asım Bezirci, Türkiye Yazarlar Sendikası ve Barış Derneği davalarında yargılanmaya başladı. Aynı zamanda çevirilerinden dolayı da başı dertteydi, A. Kadir' le birlikte çevirdiği "Sosyalist Gözle Ganat Ve Toplum" ile "On Şair, On Şiir" adlı kitapları toplatıldı.

Ülkemizde yazarların ve aydınların gördüğü şiddetli baskı ve sansür politikası ile ülkenin gelişmesi istenmese de. Süreğen bir şekilde Asım Bezirci de bu şiddetli, hiddetli ve baskı politikasına boyun eğmedi. Herzaman mücadelesini sürdürdü. Pir Sultan Abdal'ı araştırırken, onun dara çekildiği ilde kendisini de ateşin beklediğini bilmiyordu belki ama, ülkemizin nasıl ve kimler tarafında yönetildiğini çok iyi biliyordu. Kaderinin Pir Sultan' la Sivas' ta böylesine çakışacağı yazarın aklına gelmiş miydi bilinmez.

Bezirci, Pir Sultan' ın yaşamını, kişiliğini, sanatını tüm yönleriyle araştırıp, üzerine tüm şiirlerini de yerleştirerek güzel bir eser ortaya çıkarmıştı. Bu çok emek verdiği etkinliğe katılmak üzere 1993 Temmuz' unda Sivas' a geldiğinde Pir Sultan'ı daha iyi nasıl anlatacağını düşünüyordu belki. Ancak ölüm orada kol geziyordu, hem de kalleşçesine, sinsice. 2 Temmuz' un o kavurucu sıcağına otuz beş aydının, yazarın, sanatçının en önemlisi insanın madımakta diri diri yakıldığı tüm ülke izledi tepkisizce. Külleri bile katledilip, madımak onlara tabut edildi. Madımak' ın ateşi bir ülkenin yüreğini yaktı. Asım Bezirci ve onun kadar değerli aydınlarını yitirdi bu vatan. Ruhuna kara bir leke daha yapıştı. Geriye tarifi imkansız bir acı kalacaktı yüreklerde...


Hiç yorum yok: