30 Nisan 2008 Çarşamba

Fayton

O sahibinin sesi gramofonlarda çalınan şey,
incecik melankolisiymiş yalnızlığının,
intihar karası bir faytona binmiş geçerken ablam
caddelerinden ölümler aşkı pera' nın

Esrikmiş herhalde bahçe bahçe çiçekleri olan ablam
çiçeksiz bir çiçekçi dükkanının önünde durmuş
tüllere sarılmış mor bir karadağ tabancasıyla
zakkum fotoğrafları varmış
cezayir menekşeleri camekânda

Ben ki son üç gecedir intihar etmedim hiç, bilemem
intihar karası bir faytonun ağışı
göğe atlarıyla birlikte
cezayir menekşelerini seçip satın alışından
olabilir mi ablamın.

Ece AYHAN

11 Nisan 2008 Cuma

...ölmek...

ölümün manasizcasi, hiclik...mana icereni ise sensizlik!


Ama anlayabilene!

10 Nisan 2008 Perşembe

Kontes

Nasıl bir duygudur bilemezsin sen, senden öncesi tanımsız, senden sonrası anlamsız. Ne kalbimde başkası, ne umurumda. Hayatımın en uzun süren umudusun, hayallerime ilham bedenime ve ruhuma sahip olan sen. Dudaklarımda iniltiler halinde nağmelere dönüşürken ben sokakların hoyratlığına müptela, sürükleniyorum her rüzgarda. Yanmanın hislerime nasıl hal verdiğini bilsen kendinden oldukça uzak bir güneşin en ıslak anlarda bile yakan sıcağına vurgun olmanın ne demek olduğunu da anlardın. İstanbul’ a her gün yenilmenin nasıl bir haz verdiğinin farkında olmak aslında içimdeki İstanbul’un sultanına olan gurbetten başka bir şey değil…

Sisli gecelerde kıyıya çağıran ışık gibi, engin bir bozluğun orta yerindeki ıslak yeşil gibi…öyle taze ve canlı ki, ölmesi gereken birçok şeyi bile hayatta tutuyor..Temeli masumluk sonrası da ızdırapla varedilen bir iç dünya düşün. Her nefes alışında yeniden ölmenin mimarısın sen. Ardında bıraktığın yıkılmışlığın da…çölde serap gören bir bedevi gibi her anda senin silüetini gördüm…sensiz defalarca yorgun düşen yüreğim ve bedenim yeniden senin kokunla dirildi..haykırmanın en büyük sessizliğini beni duymamanla tanıdım..her gün kendimden kaçmak aslında içimdeki sana boynu bükük birer ilticaydı…güneşin karanlığını seninle tanıdım…acıkan bir sokak kedisi gibi dolandım durdum kapılarda senden bir iz bulmak için…damgalarını silmek çok zor göğsümden…yerlerde ve göklerde yankılanıp dururken acımın cırtlaklığı sen acımazsızlığın tok sessliliğiyle dik heryere ruhsuzluğunun heykelini…sen başka bir yürekte mutlu olmanın gururuyla yaşadığını zannederken ben seni sevmenin gurursuzluğunda boğuluyorum..perişanlığımın resmini çizecek bir ressam bulmak için çıktığım her arayış suratıma inen birer tokat gibiydi…

Sen:küçük meleğim aslında seni ne kadar büyütmüşü ki içime sığmayıp heryerini sarıverdin,en güzel anları bitiverirken bahçesindeki güzel çiçekleri solmaya yüz tutmuş sarayın.büyük bir yüreğin herkese verilmediğinin resmisin sevdiğim..ne olur gözümün önünden hiç gitmeyen meleğim karşıma çıkma..çıkma ki şeytan yüzünü gören masumiyetim bende başka bir sen yaratmasın…çünkü sen bir tanesin ve özelsin ben dahi başka bir seni kabullenemem.gel demek geliyor içimden ne olursa olsun yeter ki gel gayri gel ki daha fazla tükenmeye kalmadı takatim…kendime acıyorum artık o koca sevgisizliğini göremeyecek kadar gör olduğum için.nedir bilmiyorum..kalbimin bütün kapılarını sana açık başkasına kapalı tutan.ne seni film şeridi gibi gözümün önünden geçecek anılarla ne de bana sevgiyle baktığın bakışlarla hatırlayamıyorum çünkü bunları yaşayamayacak kadar büyüktü aşkım..haykırıyorum işte haykırıyorum seni hala çok seviyorum..unutamıyorum ve kalbimi avutamıyorum zalim meleğim..mutluluk uğramadı hiç semtime arka sokakları hep gözyaşı ve acı kokan semtime. Yetimleri bir avuç sevgiye muhtaç bir köyün yıkık evi gibi kalakalan bu yüreğin semtine..

Yazar : kewel17( kont)