22 Nisan 2009 Çarşamba

Gölge(de)lik Hisler Karmaşası


Kargaşayı ölüm olarak algılamak, sadece ufak gölgelerin istencidir....

Hiyerarşi bu ölüm güdüsünü, insanın fizyolojik, biyolojik doğasına empoze etme çabasını taşıyordur. Bu yüzden yıkım iyidir. TV kültürünü yıkıp, daha istençli bir duyguyu hayatınıza entegre edin.

Bu ne mi?

Tabi ki sanat.

O size herşeyi içerisinde sunuyor. Bunu icra edenler, maddi kaygı güttükçe: Kendini yıkıma uğratacaktır. Bağımlı bir sanatçı olacaktır bu bağımlılığı ile. Sanat bu yüzden çıkar tutmaz. Sizin için siper, silah, vatan olmaktan çok, yaşama hakkınızı özgürleştirmeyi vaadeder. Çünkü:

Sanat geleceğin tohumlarını içerisinde koruyan, taşıyan, barındıran yaratacı bir histir. Bu his canlı, dinamik ve katledilemeyip, engelenemez bir olgudur.

Bu yüzden diyeceğim...

...jiletleyin bağımlılıklarınıza sebep dogmalarınızı. En derini olan bilekleriniz ve şah damarınızdan.


Toplum Paradoksları: Gölge(de)lik Hisler Karmaşası

Resim Kaynak: Flickr

19 Nisan 2009 Pazar

Toplum Paradoksları: Gölge


Kendi içerisindeki sessizliği, sanal ortamlarda girdiği savaşcı tavırlar ile klavyeşörlüğe dökmek, bazen kişinin bastırılmış benliğini ortaya çıkartabiliyor.

Ama bu bir istisna.

Gerçekte ise çoğu zaman bu haleti ruh vaziyetleri, sanalda kalıyor. Kişi aynı ezikliğini gerçek hayatında devam ettirirken. Sanal platformlarda elde ettiği güç ile; tanımadıkları ya da tanıyıpta yüzüne birşey diyemediklerini bu ortamlarda sindirmeye çalışıyor. İşte bu garipsenecek bir hal. Çünkü bir bireyin kendisini sindirmesi, asıl böyle başlıyor.

Bu yüzden sanal güçleri ile libidosunu tatmin ettiğini zannedenlerin yaptıkları anal düşünceleride, sanal düşünceleri gibi hayal ürünü ve gerçekleştiremedikleri bir ütopya yumağı halinde kalıyor.

Sonuç olarak, bununla mutlu olan bireylerin oluşturduğu bir toplumun. Avrupanın en mutlu insanları çıkması oldukça ironik olsa gerek.

Toplum Paradoksları: Gölge

15 Nisan 2009 Çarşamba

Düş pişimindeki cünüplük....



Puslu gecelerin düş pişimi sevişmeleri...

...bir safsataya isyan olarak zihinde hüküm sürenler.

Giriş...

Susmanın sessiz, sedasız etkisi
ileriye dönüktür.
Korkuların temelindeki his ise,
birey olmamışların
hüküm sevdasından dolaylı etkindir.

Serumu içerisinde taşınan
halüsünojik ilaçların kurgusu ile
yaşayan bir hayalin coşkusunda,
kıvranan o yoksun hayatların
gölgesi değilim.

Gelişme...

Şükretmek bahtsızlıktır.
Beyni aristokrasizmle sevişen,
bağımlı bireylerin
gittiği bir yoldur.

Özgürlük ise; görebildiğin pencerenin
dış halkalarında değil.
Beyninin hayal ve gerçek mücadele edebilme
analizlerinde yatıyor.
Tabiki eylemlerinle.

Sonuç...

...bu yüzden eylemlerimi düşlerimde olgunlaştırıp, bakireliklerini yaşamımdaki dinanmik, fizyolojik etkinliklerimle kirletiyorum. Bazen tehlikeli olabiliyor. Sebebi ise "Korku". Bu kaybetme korkusu değil. kaybetmekten öte. Başkasına karşı yükümlü olmaktan yatıyor. Bu bağımlı ve tembel olmanın en küçük reaksiyonudur. Bu yüzden ebedi tatmin, beyindeki fikirlerinize sahip çıkıp onları kabullendirmektir çevrenize.

Bitmedi...

Sonlanmamış gel-gitler...