31 Temmuz 2009 Cuma

...kevaşe


Bir kadının...
...sevişme sonrası
kızarmış dudakları.
Teninden yükselen,
üzerine bulaşmış iğrenç ter,
Morarmış vücut hatlarındaki
buruşuk tarih,
Dili olsa neleri anlatacak olan
kırış kırış bir deri,
Nasılda sigara dumanı gibi
onun üzerinde
asılı kalmış.

....koku...

29 Temmuz 2009 Çarşamba

NekrofiliBütünleşikYaşam

...kulağıönyargılarlaorgazmolmuşzombilerdinleyin!...sokakiçerisindeyaşadığınızmevcutsisteminnasılboktanolduğunu
gösteriyorsize.sizlerinsaplanıpkaldığınızyersadecefoseptikçukuru!...yaşamakbuyüzdendünyadasadecenekrofililerin
yapabileceğibirformagirmiş!

23 Temmuz 2009 Perşembe

Ne derse desinler...

...en güzeli dostum, en güzeli.


Kesinlikle yaşamamak, kaçmak, yokolmak, pes etmek, hayatı gözardı etmek desinler. Boşver yaşamamak en iyisi.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Kırıntı / Piece

Kırıntı(Arinsu Arslan Kısa Filmi)



...siz hiç aç kaldınız mı?

İşte bu kısa filmde bunu tadacaksınız. Arinsu Arslan hazırlayıp yönettiği bu kısa filmi, insanların amaçlarının dışında da kullandığı asosyalleşme yeri haline getirilen Facebook'ta kendi yakın bir tanıdığımın sayesinde izledim. Açlığın ne olduğunu bilen biri olarak, filmin ilk karelerini izlediğimde, ondaki vuruculuk, sarsıcı ve yüreğinin bam telini çekip kopartan o sahneleri izlerken, gözleriniz nemlenecektir.

Bir çocuğun o saflığıyla, kirlenmemiş yüreğiyle içerisinde bulunduğu durumu bahane etmeden, diğerini kurtarma hissi ile gerçekleştiridiği eylemi bu kısa filmde izlediğinizde derinden kendinizi, yaşadığınız koşulları, yaşatılan koşulları sorgulayacaksınız.

Sorgulamadığınız takdirde, size tek diyeceğim:

Sizler; yağlı kıçlarınızı büyütüp, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığıyla ilerleyenlerdensiniz. Diyarbakır' da çamur içerisindeki insanların, üzerine bağış adı altında aynı hayvanlara yem atar gibi, bağış kumanyelerini atanların ve onlara muhtaciyetinden dolayı alanların insan olduğunu unutanlardansınız. Ayrıca sizler, Somali' de açlıktan dolayı insanların hırsızlıkla, Ortaçağda' ki korsanlığa yeniden başvurmalarının ne kadar acı birşey olduğunu anlayamayanlardansınız diyorum. Bunu bu faşist, kaba ve dikte eder üslupla söylediğim içinde sizlerden özür dilemiyorum.

Fakat, böyle olmayan ve çocukların yaşayabileceği bir dünya bırakma derdinde olanlardan , onlar için bunun savaşını veren insanlardan, ötekilerinde olduğunu bilip, bu bilinçle yaşayıp mücadeleye katılanlardan, yarınların miras olduğunu bilip, asıl sahiplerine yaşayabilecekleri bir dünya bırakma gayretinde ve uğraşısında olanlardan "Özür Dilerim".

LiberterKedi

21 Temmuz 2009 Salı

Ruh Örtüsü...


....ruhumun yorganı,
neden karanlıksın.
Arasında gizlediğin
duygu ne?

...ses.

cevap:

Ölüm.

-Peki;

...karanlıklar

Neden...

...düğüm düğüm
olupta boynuma
neden
dolanır
sın
ız?

sesime, set olmuş
kelimeler,
neden dilimde
birikir de
çıkmazsınız
sayfalar
üzerine,

...isyanıma görüntü olmuş
yaşadıklarım...
neden
neden
ürkeksiniz
olanları açıklığı ile dile
getirmeyi
neden cesaretle
gerçekleştiremiyorsunuz.

Ses..

Cesaretli Unutma!

Cevap:

Çünkü ruh suskusu; duygusal zihinin, karanlıklar ile kollektif çalışması sonucu insan için gerçekleştirilen, kolaylaştırılmış bir darbedir. Çünkü insan intiharı düşünür.

karşıt fikir...

...eylem süreçte, bunaltıcı olsada MÜCADELE başarıyı getirir.

-duygusallıktan uzak olarak-

LiberterKedi

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Silent Rage


Yetenektir özgür yaşam.

Yetenekli ve mücadele edebilir olmak, gerçekten yetkinlik - olgunluk ister. Bu zordur, çünkü kimse kendi ayakları üzerinde durabileceğini, bilmeyerek yetiştiriliyor. Aslında yapısal olarak bu sistematik, canlı bir organizma haline getirilmiştir. Ve bu organizma, bir çok özgür ruhu biçimlendiriyor istediği şekilde. Çıkarım yapacak olursak, susmak haykırmak değildir.

Susku, koyun psikolojisiyle etrafına göre hareket etme statikosunu doğurur. Bu yüzden uyanmak gereklidir. Ve insanların bünyesinde çekinik halde bulunan bu yeteneği uyandırmak gereklidir bugün. Çünkü:

Yaşamanın, başkalarının etkisinde olmadığı zaman dilimlerinde, özgürsünüzdür.

Bu yüzden gelişime kapalı bu zamandaki çağ krallarını, devirmenin gereği arzu edinebilinir olmalıdır. Krallar, karanlık fikirleri ile libidolarını düşürdükleri toplumu, kendilerine bağlamışlardır. Toplumları susturarak, onları tahakküm ile kontrol altına alıp sessizce bağırmalarını öğütlemişlerdir yaptıklarıyla. Bugün herkes korku ve gizli bir haykırış içerisinde. Psikolojik dengesizlikleri ile toplum içerisinde cereyan eden cinayet, şiddet, kavga, tecavüz, tanımalanamayan psikodinamik hastalıklar, korku ve işlenen suçlar bunun açık bir göstergesidir.

Kime ne ama değil mi?

Çünkü bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın. Ne de olsa, bu dünya kümesinde çok insan var!

...bu düşüncede olanların gözardı ettiği çok önemli bir nokta var. Korku her zaman üzerinize titreyen bir karanlıktır. Bu karanlığın temelini sizin duyarsız, bencil, başkasına bağlı yaşama ön yargınız oluşturmaktadır. Bu aç yılanın başı küçükken ezilmediği için, her insandan sonra daha da büyüyüp, güçlenerek bir başkasına yöneliyor. Bir gün sizide, diğerlerini tükettikçe gözüne kestirecektir. Aslında onun korkusuyla gölgesi altında zaten gelişiminiz sindiriliyor. Bu yüzden kedinizi bir an önce asimilasyondan çekip alın, en azından çocuklarınızı kurtarmak ve bu karanlığa gömülmesini engellemek için biraz düşünün. Bu dünya da sağlıklı bir birey olabilmek, yetiştirmek şuan ki bulunduğumuz ekolojide olanaklı mıdır?

Soruyorum!

Ve geleceğe....

Zihni yeni çiçekler açacak çocuklar: Kalkın ve düşünün...

...tek eylem süreci, sanatsal bir dimağa sahip olmakla birlikte, onunla yoğrulmaktan geçer. Ayrıca objektif olmak, unutulmaması gereken bir olgudur süreçte.

Bu yüzden hayatta, tahakkümden uzak düşüncelerinizle yol aldığınızda, düşünme sürecinde kendinizi bu yargılardan sıyrıdığınızda, özgür olduğunuzu göreceksiniz. Çünkü uyku sürecinden kurtulduğunuzda, toplumsal kokuşmanın daha önceleri nasıl genizlerinizi doldurup nefes aldırmadığını hissedeceksiniz, düşüncenin o temiz havası zihninize nüfuz ettiğinde!

LiberterKedi

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Gelecek Dönüşümü Ve Çocuklar

Çocukların kişisel gelişimine, biz büyüklerin vurduğu damgaların, ne kadar tehlikeli olduğunun farkında mısınız?


Gelişimsel bozuklarımızın ve şiddetli ezilme pedogojimizin, gelişimimizde yarattığı bozuklukları gen aktarımı gibi geleceğimize taşımamız, dünyanın sonunu getirmektedir.

Bugün kimseler bunun farkında olmak istemez bir tavırdadır: Herkes aile içi şiddeti, sağlıksız koşullarda yaşamayı, yaratılan yanlış ekolojinin berbatlaştırdığı yaşama ortamına, yapılan yanlışlara....3 maymun dramasını oynayarak, daha ne kadar sonunun gelmesi için araç olacak, hiç düşündürücü değil.

Çünkü birazcık düşünebilsek ne kadar kötü bir durumun içerisinde olduğumuzun farkına varabiliriz.

Bu duruma savaş açarız.

Bu yüzden insanoğlu evrilmesini tamamlayamamıştır. Geleceği için yaşamında gördüğü yanlışların telafisini gidermeyerek, bunların tekrarlı bir yapıda ilerlemesini izleyerek düşünemeyen bir hayvan olduğunu göstermiştir. Modifikasyonları ilede bunu daha da güçlendirmiştir!


...

Hergün bir çok çocuk sokaklarda öldürülüyor, ölüyor. Yetişmeleri sırasında düşüncelerine toplumsal kurallar konularak, onları daha da yanlış bir şekilde eğitiyor toplum. Zaten bunun sebebi ise; sağlıksız bir toplum yapısıdır. Ne kadar düzenleyici ve sistematik olabilir. - ki bu zamana kadar önümüze konulan sistemler, yaşattıkları ve içerisinde yaşanılanlarla bunu göstermiştir. Yani başarısız olmuştur - Çocuk öğrenip düşündükçe birey olabilecektir. Ona özgüvenini kazandırdıkça, fikirlerini oluşturabilmeyi de sağlayacaksınız. Genelde neyin yanlış, neyin doğru olduğunu, bazen yaşayarak, bazen de anlatılanlardan veya görüdüklerinden çıkarttıkları ile bir yol belirlediğinde, çocuğu özgür kılacaksınızdır.

Bu şekilde, toplumsal kuralsızlık fobiside kalkacaktır.

Bu yolla bireyde oluşan doğal bilinç, kişide muhakeme yeteneğinide geliştirecektir. Kimse bunun farkında değil ya da daha doğrusu böyle olmasını istemiyor. Öyle ki büyükleri olan biz 18 yaş üstü insanlar, onların gelişimine anti katkılı fikirlerimizle mayınlar koyuyoruz.

Nasıl mı?

...dediklerimizi onlara dayatarak, onlara sus sen konuşma küçüksün diyerek. Televizyon ve bilgisayar başında toplumsal bir kültür kazanmasını, bu şeklde bireyselliğini ortadan kaldırmasına sebep olarak. Bunun gibi örneklerin, eylemleştirme sürecinde etkin bir rol alması bizim yüzümüzdendir. Aktif bu davranışlar, yarınımıza bombalar, mayınlar koyduğumuzun göstergesidir.

Şöyle: Sokaklardaki, evlerdeki, işyerlerindeki tecavüzler, hırsızlık, şiddet, tahakküm, başka insanı ezerek üstün görünme açlığının yaşanması... birebir yaşadığımız örneklerdir. Ve yaptıklarımızın ürünüdür. Bu yüzden bizler bencil yarasalarız...

Bu çok acı.


...fakat dur diyebiliriz buna. Değişimi kendimiz üzerinden hareketlendirip, yaşamın özgün noktalarını bağımlılık durumundan koparak, tahakküm etmeden çocukların kültür & sanat ile ruhlarını inşa eder, temellerini ona göre sıvayarak yapabiliriz.

Çocuklarımızdan miras aldığımız dünyanın yarınlarımıza sağlıklı aktarılmasını sağlayabiliriz.

Sadece düşünmek ve hataları tekrarlamamak gerekiyor bu yolda.

Gelecek Dönüşümü Ve Çocuklar İçin Yapılması Gereken Eylemler Bunlardır ve Dahasıdır....

LiberterKedi

17 Temmuz 2009 Cuma

Artık Ölüsün Dünya!


Dünya
artık bir ölüsün!
Derini kemiklerin
üzerinden soyupta,
kum taneleri
bırakmışlar
teninde...

Çırıl çıplak
ve
çorak yaşamların
hikayesini
üzerinde
barındırıyorsun.

Yeşil yeşil
uzanamıyorsun,
mavi gökyüzünün
altında.

Sararmış bedenin
her yeri çatlamış ve
aç kalmış,
kimin
umrunda
...
Kimsenin sorunu yok,
Kimsenin çocuklara bırakacağı,
onlardan ödünç aldıkları
bir dünya yok ne de olsa.

O yüzden
ölüsün dünya.

Elveda!




LiberterKedi



16 Temmuz 2009 Perşembe

Duy!

...korku yaşanmalıdır bazıları için!

Yüksek bir dağın tepesinden indiğinde, ne kadar küçük olduğunu anlayacaksın. Sadece bulunduğun konuma güvenme, herşey yıkıma ve bozguna uğrayabilir / uğrar.

...bu yüzden korku sadece tahakküm ve güç aşıkları için tehlikeldir.

Duy!

LiberterKedi

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Bok Kokusu(+18)

Tercihlerini bilemeyenlerin dünyası, nefret edilecek bir durumdasın.

Ne kadar umutla baksam da sana, bazen içinde barındırdıklarınla acıyorum içerisinde bulunduğun haline. Üzerinde bu kadar gereksizce düşünceleri taşımanın verdiği yükümlülük, sana nasıl da ağır geliyordur, tahmin edebiliyorum.

Bugün...

Mutluluk insanları gerçeklerden uzaklaştıran afyon olmuş.

Acı, korku, savaş, katliamları göremeyenler uyuşturulmuş bireyler halinde dolaşıyorlar. Mutsuzluk militanlarını küçümseyen bu karamsar olmayan kişiler, nasılda yaşanabilir bir dünya yaratıyor böyle bilemiyorum.

Hiç bir sorun görmemezlikten gelerek yok edilebilinir mi?

Hatalar akışına bırakılıp, size dokunmadığı kısacık zaman dilimleri içerisinde, görmezden gelinebilinir mi?

Bok Gelinebilir!

...bu zombilerin kokuşmuş duyguları, kokusunu etrafa dolamış. Hırsına kurban gitmiş kazanma güdüsüne sahip toplum kemirgenleri yıllardır hüküm süren bir halde egemenliklerinin ilanını yaşıyor. Sadece kendi bildiklerinin, doğru olduğunu savunan bu kişiler, yıkılmak yerine güçleniyorsa bu hata toplumsal körlükten ötürü değilde ne boktur.

Sus kedi, sus!

Sana ne bu kokudan.

...temelsiz bencillik.

LiberterKedi

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Küll-i Doğuş


Siyasal dramalarda kullanılan temel materyal, acı ve şiddetle insanları gerçeklerden uzaklaştırmaktır.

Bunun bir çok örneği günümüzdeki olayları, objektif olarak incelediğinizde, karşınıza çıkacaktır.

Acı, insanın gerçeklerden uzaklaşmasına sebep olacak, en büyük kötülüktür aslında. Fakat bu sadece gerçeklerden uzaklaştığımızda geçerlidir. Gerçekler çoğu zaman göremediğimiz, gösterilmek istenmeyen ayrıntılı, objektif yorumlarda ortaya çıkmaktadır hayatımızda.

Bunu gerçekleştirebilmek için, olayları özgün, objektif ve çok yönlü irdeleyip araştırmalıyız. Hayatın neresinde olursak olalım, hangi olayla karşılaşırsak karşılaşalım, olaylara bu şekilde yaklaşıp, sorguladığımızda. Gerçeği elde edeceğiz. Bu şekilde daha sonra karşılaşacaklarımızdan acı duymayacak ya da duysakta, daha sağlıklı sonuçlara ulaşabileceğiz.

Tarih, bu tipte sağlıklı kararlar alınmadığı için hastalıklı bir halde. Durum o kadar kötü ki, her yerde bir savaş, açlık, kin nefret, sevgisizlik, hoşgörüsüzlük, bağımlılık mevcut. Gözünü açsa insanoğlu; herşeyin kurtarılabilinir bir halde olduğunu görecektir. Kurtarılamayanlar ise aynı hataların diğerlerine bağlı olarak iyi değerlendirilmesiyle tekrarlanmayacaktır. Bu açıdan tekrarlı yaşadığımız süreçleri dikkate alırsak, bizleri balıklardan ayıran özellik nedir.

Hafızamız onlardan nasıl güçlü ki, böyle aynı olayları yaşayıp, aynı sonuçlarla karşı karşıya kalıyoruz?

Bu yüzden hafıza önemli bir realitedir, bireyin yaşamında.

Geçmişimizde bulunan bir yerin tasvirini, kişisel tercihlerimiz ile değiştirebiliriz gerçekten bağımsız olarak. Mesela içerisine gerçekliğinde olmayan, hayal ürünü argümanlar, materyaller ekleyebilir, somut olarak olmayan entegratif eylemler gerçekleştire biliriz. Fakat bu sadece kaçış olur. Gerçek acıtsa da objektivizm insanlık için iyidir. Çünkü gerçekten kopmaz, gerçeği bulmamız için boyutlu araştırmalara eğilmemizin yolunda referans olur.

Yorum ise bir yere kadar, kader gibi yaşamımıza hükmeder. Daha sonra beynimizi kullandığımızda ise, bunun değişen bir olgu olduğunu anlarız. Bu şekilde bağımlı ve önyargılı olmayız. Çünkü gerçekler öğrenmeyi, araştırmayı, sorgulamayı kabullendirir bize. Bu açıdan ne yorum, ne de ön yargılar gerçeklere hükmedemez. Ve onun karşısında, önemli bir konuma erişemez. Bu yüzden gerçek bireyi korkutmamalıdır. Bu yolla gelen acı zararsızdır.

Betimlemenin özüne dönersek...

Siyasal dramalarda görüdüklerimiz, hep tarihsel birer yanılsamadır.

Birilerinin toplumları, otomatik kontrol etmesinden kaynaklanmaktadır. Bunuda yaparken onların duygusal inceliklerini sıkı dokuyup, onlar üzerine yazılan yalan tiyatral oyunlar etkindir bu eylemlerde. Bunun bilincini işte objektivistlikle aşacaktır insanoğlu. Bunu yapabilirse, bu oyunları ne yaşar, ne de onlardan kaynaklı olarak yaşadığı acıları ve şiddeti tatmaz hayatında. Bu yüzden diyeceğim şu;

Değişim insanın fikirlerinde başlayıp kendisinde süreğen bir hal alır. Daha sonra bireysel özgürlüğünü elde eder ve özgün fikirleri ile gerçeği/gerçekleri bulur. Son kısmında ise kolletif bir yapıda etrafı ile toplumsal barışı, huzuru, anlayışı, şefkati, dayanışmayı sağlar...

Sadece objektif ve önyargısız düşünerek...

Küllerinden Doğan Toplum Yapısı

LiberterKedi

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Açlık


Düşünü oltamla yakaladım rüyamda.
Gözlerinin kıysına vurmuş köpük,
nemli yanaklarına düşmüşte
iz bırakmış.
Duymuyor musun
sevgimi?

Söyle!

Tenine doyamadığım
Sevgilim.



LiberterKedi'den Perisine



9 Temmuz 2009 Perşembe

İnsan

....yaratığının kölesi olmuş zavallı varlık!

kendin olmayı ne zaman düşüneceksin.

2 Temmuz 2009 Perşembe

2 Temmuz


İnsanlar susturulsa da, fikirler susturulamaz.