30 Mart 2012 Cuma

devr/im

devrim

temiz kalan tek yerdir 
devrim 
bütün bir yıl 
kirlenen duvarda 
ama görebilmek icin 
asıldığı çividen
indirilmelidir 
yapraklari biten 
takvim 
zorbalara direnmektir 
devrim 
bir çocuğun annesinin çantasından aldığı 
paraları altına gizlediğini 
söylememiştir dövülen hiçbir hali 
içinde yaşamaktır devrim 
dikiş kutusunun 
ve toplu iğneler gibi 
bir arada olmayı gerektirir 
karşı koyabilmek icin zulmüne 
makas denilen patronun 
gece ışıklar arasında
koşmaktır devrim 
ateş böceklerini 
yakalamak isteyen çocukların 
peşine takılır gün gelir 
yanıp sönen mavi ışıkları 
polis arabalarının
kağıt bir gemidir devrim 
bütün gemler 
hurdaya çıksa da sonunda 
taşıdığı özgürlük şiiriyle 
batmadan yüzer nicedir 
dünya sularında 
kim bilir kaç yunus görmüş 
kaç DENİZ GEZMİŞ
...

Sunay Akın

23 Mart 2012 Cuma

sana...

yağmur yağdı
ve hiç dinmedi,
büyüdükçe büyüdü
isli ve
yalnız
olmak


biliyorum!

insanın psikolojisinin ne durumda olduğunu sorgulaması, psikolojik bir gerginliğin meyvasıdır diyor kimileri....

belki de doğru.

insanın intihar eğilimini sorgulamanın yerine, onu bu noktaya getiren etmenlerin doğurdukları insanları nerelere parçalayıp uzatıyor onu sorgulamak gerekiyor.

kimeleri televizyondan fırlayanların hayatını arzularken...ben neden börklüceli mustafa'nın yaşamını arzuluyorum.

biliyorum!

2 Mart 2012 Cuma

bir hediye aldık, ama...

hayal bir delinin tualidir. menşeii belli olmayan renklerin çiftleştiği bir yataktır. kendi yönüne akmayan hırçın bir nehirdir.


toplumsal olmayan bir ütopyacı için hayatın teması budur.

ardına takıldığımız baloncukların kölesiyiz. -muş'lu, -miş'li geçmişlerin / geleceklerin peşinde sürünen kendimizin fakiriyiz. bir yere gelmek istiyoruz. ama geldiğimiz yer, hep kendimizden uzaklaştığımız yerdir. eski günahlara saplanan hançerlerin ucunda ömrümüz.


ateşin ortasında kalmış akrepler kadar gölgemiz net değil. 

kendimizden kaçan, 
toplumun en sadık köpekleriyiz.




zamanın sürüncemesiyle uğraştıkça, eski günahların gölgelerini büyütüyoruz yaşamımızda. kararsızlıklarımızın arasında, hayatımıza, hep yön veren toplumun beklentileri. en büyük korkumuz, kendimizle yüzleşmek.

halbuki orak bir kere yüzünü parçaladımı korkunun, direnişin ardı kesilemez hiç bir güç tarafından. inanç, bir garip kandırmacadır dogmanın kucağında. herşeyin uykusu sularında dinginken, diş kırılır düşlerin gerçekleşmemesine. herşey bir korkuyla engellere, kurallara ve dayatmaların getirdiği formel bir yaşama dönüştürülür. işte bu yüzden kimse kendisi olamaz.



bu yüzden, gün hiç mutlu doğmaz. ardında hep yaşayamadığımız, kendimizden kaçtığımız bir umudun çaresiz bekleyişiyle dağınıklaşır. bu dağınık günlerin cüssesi çok irileşir. geriye - ileriye eşit gidişlerin zamanı kalır. anlamına adres ise "hayat" denilir...



herşeye bir rest ile...