Dialog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dialog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Nisan 2013 Pazartesi

sıkıntı öldürüyor bu zamanda insanı.

sıkıntı öldürüyor bu zamanda insanı. 

yavaş ve usulca zihninize tahakküm kurarak, bizi ele geçiriyor.ve sıkıntı öldürüyor zamanla. 

acı ve öfke değil, sıkıntı öldürüyor insanlığı. ne yaptığını bilmemek sıkıntı ve sanrılar ile örülüdür. çok geçici, anlık, masum, makul olabiliyor sıkıntı, ama öldürüyor. elini en temiz tutan, suç aletidir, iktidar için. insanı içerisine aldığında, sakinleştirir ve köreltir. ardından usulca işler bünyesine. ardından ölümü getirir. sessizlik ve eylemsizlik gelir. biat toplumu ile.

sıkıntı eğlence istiyor, tatil istiyor... çünkü tükenme ve tıkanma ile birlikte, yaşamı kusarsın hatıralarına. katil çoğunluğa, çoğulluk gövdelere, yeni kelimelere, yeni yüzlere yol açarak... bireyin ölümünü gerçekleştiriyor. öldürüyor onu vakitlice, alış veriş mağazalarında, sokaklarda, tatillerde ve daha nice hazırladığı trajik sahnelerde. insanın raflaşan zihin yollarına, kendi istediklerini istifliyor. sen ise, toz oluyorsun zamanda...

sıkıntı davet ediyor, açıyor yatağını... bacaklarının arasını kutsallaştıranın, beynini fethediyor ve parmaklar ile ovaları sulandırıyor. sıkıntı günahları oluşturuyor ve acı ortak olmayanı defediyor. kapatıyor. insanın pişmanlığı ve çocuksu hallerinin vahşi tecavüzcüsü oluyor. en nevrotik vakıaların metasını oluşturuyor. alkol ve uyuşturucuyu saplıyor bünyeye ve sıkıntı çözüyor, öfke başlıyor. 

sıkıntı insanı ciddileştiriyor. hayata karşı hep septikleşiyor ve kerberos'un kokrkusuyla yaşamı benimsiyorsun. devam ediyor ve yaşamını ona göre şekillendiriyorsun. mücadele sadece senin hürriyetin için oluyor. tekilleşiyor ve mutsuzluğa saplanıyorsun. ve şuursuzca hayata kararıyorsun. 

sonra bir güç ile uyanıyorsun. sıkıntının insanı olgunlaştırdığını öğreniyorsun. ve hayatı tanıman da  sana yol gösteren bir seyyah olduğunun farkına varıyorsun sıkıntının. çünkü sıkıntı plan program demek oluyor hayatında. acı kendi yasasını durmadan fısıldarken çektiklerinle sana, aynı zamanda sıkıntı ile yol gösteriyor. öfke ile hatırat defteri tutturuyor şuuruna oysa. 

sıkıntı savuruyor seni hatıralarında. parçalara ayırıp, seni formlaşmaktan alıkoyuyor. engelliyor temelinin aynı olmasını. ağlatıyor, üzüyor, mideni bulandırıyor, uyutmuyor, adeta yaşarken türlü acıları zihnine yükleyerek gebertiyor seni ama öldürmüyor. olgunlaşıyorsun. bir muz gibi...ilk başta yemyeşilken, olgunlaştıkça açılıyorsun. ölü bir deniz gibi olmaktansa, karadeniz gibi açık dalgalarınla, zihin kıyılarındaki artıkları silip, süpürüyorsun. ve güneşin gövdesine serilerek, aynalarda hep ters görüntüler ile kendini yüceltiyorsun. edindiğin sabır tecrübelerinle.

sıkıntı kutlu doğum kutlamalarında, genç bir bakirenin kanını kaybetmesiyle içerisinde olduğu korkuyu notalandırır. acı dolu zamanlarda şenlikler ister çünkü acı gerçekliktir. acı, sefalet zamanlarında sessiz kalmanın ete bürünmüş halidir. eline gelene vücut sıvından dolayı yargılanmanın dayanılmaz aptallığıdır. acı gerçeğin mutena halidir.

dökülen zamanın getirdiği sıkıntı ille de dans diyor, kahkaha atıyor, acının da öfkenin de içini boşaltıyor avuçlarına. kaygan ve bir o kadar da şuursuzca seni sefilleştiriyor. acı ve öfke, korkuyu yeniyor. sıkıntı zamanı okşuyor. sıkıntı arzuyu kaşıyor, sıkıntı acı ve öfke terbiye ediyor. sıkıntı, insanın kendisine karşı yabancılaşmamasında rehberlik ediyor. ve acı değil, öfke değil, sıkıntı öldürüyor.

ve yaşamdan insan sıkılıyor. kendini alaşağı ediyor. yakışmadı.



27 Kasım 2012 Salı

gündüz balıkçısı ve hamaktasallananfare konuşmaları - 1

hayatımızın her döneminde, mekanik bir hayatı yaşıyoruz. bunun sebepleri nedir diye incelesek ve tartışsak ne sonuçlar çıkartabiliriz. kendimizin efendisi olmamız gerekirken, hep birilerine hizmet eden moronlar halinde, duyarsız hareket ediyoruz. yani hiçbir şekilde bir eylem gerçekleştirmiyoruz. 

gündüz balıkçısı ve hamaktasallanan fare dialogları:

hamaktasallananfare: 

düşünce hurriyeti ile içeri tıkılan bir eşber yağmurdereli örneği bu ülke de varken, nasıl da ileri demokrasiden bugün bahsedebiliyoruz balıkçı. 

gündüz balıkçısı: 

iktidarın ilerlediği sadece nasyonalistlerin savunduğu tekdüze bir yaşamın sürüldüğü, anti - demokratik saçmalıktır. düşünmek ve özgür fikirler belirtmek tabuları yıkar. bu yüzden böyle sistemelerin tek amacı zümreye hizmet etmek ve tahakkümün dediğini kabullenecek, kendini düşünecek bireyler yumurtlamaktır vajinalarda. ama bir gerçek vardır ki: "dile ket vuranın başına, düşünce tokmak olur.

düşünceler dans eden, tango kadınları kadar kıvrak ve estetiktir. doğru temellendirildiğinde, kimse onları sınırlayamaz ve önüne geçemez. hacimsiz ve yoğundur. sınırladıkları, engelledikleri taktirde, kaybedip köle bir toplum onların gelişmemesine en iyi gelecek örneği, olacaktır. apolitik ve vurdumduymazcı bireycilik, kabullenmektir. bu insanların çok uzun süreçlerden geçmesi sonucu oluşturulan bir dönüşümdür. darbeler bunları hazırlayanların en iyi silahıdır. insanın, ne ekerse onu biçmesi ise bugün kü militaristlerin ve ordunun düştüğü durumdur. 

gelecek üzerine söylemlenmiş bu söz, çok doğru basmakalıp bir sözdür. bugün kü sürece gelene kadar yıllarca görülen tehlikeler; "komünistler geliyor, din elden gidiyor olgusuyla emperyalizm ayakta kaldı. onlar için savaşanlar ise anarşist, komünist, sosyalist veya ateist olarak içeri tıkıldı. ya da yaşları büyültülerek idam edildi (bknz.: erdal eren) ya da çeşitli işkencelerden geçirtilerek yedi göbek sülalesine korku aşılandı (bknz.: dersim katliamı ile katledilenlerden arda kalanlar)"

...nereye gelindi?

insanların birbirinden uzaklaşması; sürekli bir korkunun, zihinlerinde tahakküm etmesi, empoze edildi. ve okumanın hastalık, araştırmanın sakatlık doğuracağı dayatması ile insanları asosyalleştirdiler, faşistleştirdiler ve doğadan koparıp, dünyanın bilmem kaç metrekare ile sınırlı olmasının renkli dünyasını enjekte ettiler bilinçlere. bireyin önemi vurgulanırken, toplumsal yaşama ve paylaşma hakkının zararlı ve insanca yaşamanın suç olduğunu benimsettiler. 

son: köle toplum!