14 Ekim 2009 Çarşamba

Bana...

özgür...
...yaşamak 
kadar gerçek,
bağımsız...
....düşüne bilmek 
kadar olanaklıyım.
 uçuyorum...
şimdi uçuyorum
ve ben 
"Tanrı" yım.
görmesenizde,
duymasanızda
imgelerimde...
...sözcüklerimin öbeklerine kadar attığım
kırbaçlarla..

haykırıyorum...

Sana...

10 Ekim 2009 Cumartesi

Düşünmek Tehlikelidir

Düşünmek Tehlikelidir.

Zaman bunun örneklerini canlı gösterse de bu eylemi tehlikeli yapan düşüncesiz insanlar aydınlatılmalıdır, eylem ve etkinliklerle. Direnme ve düşünme eylemini yapamayanlar otoritenin kurşunudur.

Bu yüzden düşüncelerinizin tehlikeli olduğunu hissetsenizde, onları ifade etmekten kaçınmayın. Gerçekler, tehlikeleri, idam sehpalarından geçerek yenmeyi başarmıştır!





Görsel: Ahmet Vahit Akça...

6 Ekim 2009 Salı

Yaratıcı Varlıklarız Vesselam!

Charles Manson' ın çok güzel bir tümcesi vardır:

Bana yukarıdan bakarsanız bir aptal görürsünüz; bana asağıdan bakarsanız tanrınızı görürsünüz; ama bana karşıdan bakarsanız kendinizi görürsünüz....
...diye. Peki iş bu kadar basitken neden birilerini tanrılaştırıp onlara taparız.
Sanrım bunuda en iyi Montaigne açıklıyor:

Biz daha bir solucan yaratamazken, milyonlarca tanrı yarattık...

...diye. Haklı!

4 Ekim 2009 Pazar

kOYUNlaştırılmış Birey!

boğaza tecavüz...

...biz çok akşamları, bu filmin seyircisiydik.

Boğazın apışarasında gidip gelen gemilere seyirci olmak....bir nevi bizim libidomuzu da düşürüyordu. - ulan bi ben mi düşüncem dünyanın geleceğini...- geçirirdik günü işte, koy götüne hayatın bebek sahilinde. Şarap şişelerini okşayarak, yaşadıklarımızın iğrençliğini avuçlarımıza kusardık dostum...

...işte isminide, "yan gelip, rahat rahat yatmak" koyardık, bu boktan kuklalığın!

dil ile söz / düşünceyle de eylemi böyle fahişeleştirdik...

...dilimizden sözcüklerimize fışkırmış meni gibi, yapışkan ve kaygan düşüncelerimizin ardında duramayacak kadar cesaretsiz(iz). Düşüncenin, o eşsiz doğurganlığını; onun yumurtalıklarını, değişimsiz ideolojik tabularımızla bağlayarak katlediyorduk. Ardından, her ona yaklaşmamız ile bize fısıldadığı bakireliğini. Dilimizle yalayıp, salyamızla kirletiyorduk. Bunun temel anlamı ise koyun olmamızdandır. Bu yüzden yaşamasın koyun toplumlar...!

Sebastian's Voodoo

 Özgürlük, fedakarlık ister...!





Özgürlük üzerine yapılmış, kısa bir film. Yönetmeni ise Joaquin Baldwin' dir...

Toparlama (C.Bukowski)



Pazartesi sabahları otelde,
hasta, kira parası yok,
ve aç, aylardır aç,
ve bir sonraki şişeydi
tek kaygımız,
zirveydi,
Tanrı'ydı.

iş bulur
bir-iki hatta
üç-dört gün
çalışırdım..
Ama kalkıp işe gidemeyeceğim gün gelirdi
ve bazen hemen öderlerdi paramı
ama korkunç bir bekleyiş olurdu
genellikle,otel idaresini
oyalamak zorunda kalırdık, her gece
iki-üç kez otel odamızı arayıp şarkıları,
küfürleri, kırılan eşya gürültüsünü
lütfen
kesmemizi isteyen otel
idaresini.

pazartesi sabahlarının keyfine doyum olmazdı ama,
bir ninni ve 11.30 gibi
kalkıp aşağı iner,
çöp bidonlarını karıştırır,
iki pazar gazetesini de bulup
yukarı çıkardım ve yatakta
beraber okurduk; karikatürleri,
dünya haberlerini,
seyahat ve eğlence bölümlerini,
küçük ilanlar ve
eleman aranıyor sayfaları
dışında
herşeyi...

birbirimizden güç alıyorduk sanırım
hiçbir şeyi umursamamak gibi bir
eğilimi vardı ve
onun yolundan gittim
ben de.

sabah gazetelerinden sonra sokağa çıkardık,
ne çifttik ama! sigarasının etrafında öksürüp duran o
ve taranmamış saçlarımla
bir iç ve
dış alemde yitmiş
ben.

çalacak kapılar bulurduk: kaçık Rus mesela, şansı
yaver giderdi bazen,
veya arada sırada hala iş bulabilen
bir mankenle yaşayan
Tek Diş Lily - içki kıyağı
çekerlerdi bazen;
veya barodan atılmış avukat
Eddie.

bir yerden içki gelirdi mutlaka,
birileri dört ayak
üstüne düşerdi mutlaka,
ve biz nasıl onlara
gidersek,
onlar da bize gelirler
bizi bulurlardı.
ve içecek neyimiz
varsa paylaşırdık
onlarla.

ve anlatacak bir şeyler olurdu hep,
kodese girip çıkmak
veya ölenlere dair daha çok:

"hep girişteki tabureye oturup o iğrenç puroları içen yüzü yanık adamı anımsıyor musunuz?

işte o artık...
"

bir yerde oturup konuşurduk,
genellikle
Pazartesi sabahları:
"Marty üç gün
üç gece eve uğramamış ve kapıyı
açtığında Edna iskemlede oturuyormuş,
kaskatı,
öleli iki gün olmuştu,
herhalde..."

bilmiyorum, iyi zamanlardı sanki, güneş
sıcak ve sürekliydi ve en iyisi
gecelerdi, karanlık ve ilginç geceler,
çünkü içki etkisini göstermiş olurdu
ve dünya
katlanılabilirdi
neredeyse.

yine de, tuhaftır, en iyi pazartesileri anımsıyorum, herkesin
iş-haftasına başladığı günü, sanayi düşüne takılmışlardı,
artık gerekli olmadıklarında
onları tükürecek bir sanayinin
düşüne

biz kendimizi tükürmüştük bile, düşlere
inanmayarak korkunç patronlarla bağlarımızı
koparmıştık, özgürlüğe çok yakındık, pazartesi
milyoneriydik ve asla kaybedemiyeceğimiz
bir şeydi bu.

o ufacık odada oturup güler,
konuşur, boğulur ve içerken
birkaçımız
beraber -
mükemmele yakın, tam değil ama
neredeyse bilerek herşeyi
ziyan ettiğimizi - bizi
yaratandan neredeyse daha
öfkeli -
yaptık
yaptığımızı

Çeviri: Avi Pardo

30 Eylül 2009 Çarşamba

Kimi Sevsem Sensin...

kimi sevsem, sensin...

Kimi sevsem sensin / hayret
Sevgin hepsini nasıl değiştiriyor,
Gözleri maviyken yaprak yeşili,
Senin sesinle konuşuyor elbet.
Yarım bakışları o kadar tehlikeli,
Senin sigaranı senin gibi içiyor

Kimi sevsem sensin / hayret.
Senden nedense vazgeçilemiyor.
Her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet.
Sarışın başladığım esmer bitiyor.
Anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli,

Dudakları keskin kırmızı jilet.
Bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
Gitar kımıldadı mı zaman deliniyor.

Kimi sevsem sensin / hayret.
Kapıların kapalı girilemiyor.
Kimi sevsem sensin / senden ibaret
Hepsini senin adınla çağırıyorum,
Arkamdan şımarık gülüşüyorlar,
Getirdikleri yağmur / sende unuttuğum,
Hani o sımsıcak iri çekirdekli,
Senin gibi vahşi öpüşüyorlar...

Kimi sevsem sensin / hayret
İn misin cin misin anlamıyorum

/ Atilla İlhan /

Uluslararası Para Fonu İçin... / For IMF... (Sansürsüz...)


27 Eylül 2009 Pazar

Keşkek Yaşamı!

Kanıma kusulmuş yaşamların izi olmaktan sıyrılmaya başlayıp, hayata karşı öfkeyi hissettikçe yaşamı anladım...

...küçlüyorum sanırım!



Liberter Kedi

Deli Şarkı / W.Blake

Azgın rüzgarlar ağlıyor
Ve gece buz gibi;
Gel buraya,
Uyku,
Ve sergile üzüntülerimi:
Ama işte!
Sabah beliriyor
Doğudaki yarların üstünde,
Ve şafağın hışırdayan yatakları
Horgörüyorlar dünyayı.
İşte!
yolları döşeli
Göğün kubbesine,
Acıyla yüklü halde
Sürükleniyor ezgilerim:
Gecenin kulağına çalınıyorlar,
Günün gözlerini ağlatıyorlar;
Kükreyen rüzgarları delirtiyor
Ve fırtınalarla oynuyorlar.

Bir bulutun içindeki şeytan gibi,
Uluyan kederimle,
Peşinden koşup dolduruyorum geceyi...
Ve gideceğim geceyle birlikte;
Dönüyorum sırtımı doğuya
Tesellilerin arttığı yere;
Çünkü ışık dolduruyor zihnimi
Çılgınca bir acıyla.

26 Eylül 2009 Cumartesi

Yeni Olan Süzülür Ya Da Katledilir!


Yeni olan hiçbir şeyin, uyum sağlayamamasından korkmayın.

Yaşamlarınız sizin değil çünkü.

...birilerinin belirlediği düşünceleri giyinen sizler, yalnız olduğunuzu düşünerek, fikirlerinizin en ateşli savunucuları da olsanız(sizin algınız itibariyle...). Gerçekte;

...sizler sadece kuklalarsınız!

Kimi zaman öğretmeninizin tabularını, olduğu gibi kabullenip sorgulamadığınız için, kimi zaman ebeveynlerinizin yanlış yaşam felsefelerinin dile getiricisi olarak, hiçbir çürümüşlüğü gözden geçirebilme cesaretine bürünemediğiniz için, kimi zamansa toplumun içerisinde bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyen, sürü mantığının tahakkümüne boyun büken ve bencilleşmiş kişiliklerinizden dolayı, kuklalarsınız!

Ölümünüzü istemeniz ve tek gerçeğin, ahir zamanı olacağını savunmanız, aslında tamamen bu evrildiğiniz yaşam şekli ile ilintili...

Birazcık düşünerek, okuyarak, sorgulayarak, içine girerek bu kevaşeleşmiş yaşamınızı kurtarabilirsiniz.

Nasıl mı?

...söylemlediğimiz gibi: Düşünerek, okuyarak, sorgulayarak, içine girerek, mücadele ederek özgürleşebilirsiniz.

Bırakın önyargılarınızıda söyleyin,

-gerçekten yaşamlarınız bunlardan yoksun bir halde, özgür müdür?

...bu metalar bizlerin sürüdüğümüz yaşamın, bize ait olmasını sağlayan temel etmenlerdir. Eğer bir kişi kendi düşünücelerini özgürce hitabetine dökemiyorsa, bu bağımlı olduğu kurallar ile alakalıdır. Bu kuralları koyanlar ise kendi tahakküm ve otoritelerini koruyabilemek için bunlara uymanızı öğütler. Onlar için sorun yoktur. Onların paraziti haline gelenler ise ancak sizin özgürleşebileceğiniz anda kurtulacaklardır.

Bu yüzden özgürleşin!

Kendiniz olabilmek için!

Sonra direnmeye hazırlanın, çünkü onlar için bizler: Ahlak dışı olanlarız!

Bizi ilgilendiren, sevmenin ve korkmanın dışında başka hiçbirşeyin olmadığını söyleyenlerin yaptığı sadece ve sadece: "hemen hemen görülmeyen ince buyruklar, ince boyun eğmelerin işitilmediği, özgürlüksüz bir dünyadır. İdeal olan sadece ve sadece bir “hemen hemen”in dünyasıdır!

Kısacası her bakımdan karmaşıklaştırılmış, imitasyon yaşamların hüküm sürdüğü, içten pazarlıklı, dikenli bir ot haline getiriliyoruz!

Evet,bu yüzden yeni olan hiçbir şeyin uyum sağlayamamasından korkmayın. Bilinki: Yaşamlarımızın bizim değil, özgür olmadığımız sürece!

...buna inat kukla olmayın!

Görsel: Yeni Resimler

25 Eylül 2009 Cuma

Uyanın Yaşamın Kuklaları




Yaşamın tüm pisliklerinin, hepimize bulaştığını görmemenin verdiği rahatlığı yaşıyoruz. Duyarsızlıklarımızdan, bir çok yaşam yitiriliyor. Belki bizi ilgilendirmeyen, yamacımıza bile değmeyen yaşamlar olsa da. Farkında olmadığımız / olmak istemediğimiz ölümler, kaybolmalar, yitirilmeler, parçalanmışlıklar yaşansa da hayatta...bildiğim bişey var ki, bunların engellenebileceği bir yaşamı sürebiliriz!

Gerçek asli olarak bu eksende, bundan ibaret.

"Bunu bilerek yaşamak ACI "

Kurtuluş, sadece mücadele edip, ruhanilikten koparak; gerçekleştirebileceğimiz tek gözlü, ufak bir odada karşımızda yer alan, pencere kadar uzak bize. Uyanın. Yani sadece yerimizden kalkıp, biraz emek sarfetmek gerekiyor. Okumayan, araştırmayan, çaba sarfetmeyen, karamsar, hayallere bağımlı olarak yaşayıp, onların gerçekleşmesi için uğraşmayan yapımız ile de bizler, sadece geliştirdiğimiz;

- Hayata nasıl bakarsan hayat öyledir...

...diyen mantığımız ile çürüyoruz. 

Ve yarattıklarımızın ya da yaratılanların kölesi oluyoruz...


Aslında daha da sertleştirecek olursak, bizler mankafalarız.

İnsanların pazarlandığı, zenginler için ortalıkta sunulduğu, koca bir yapay formun, kuklalarıyız. Bu sistemin metası olmayı o kadar kolay kabullenmişiz ki. Kendimizi sadece hayal ettiklerimizi bekler bir halde, yaşama sunmuşuz. Ardından yerimizden Allah' a şükrederek, onun bize her şeyi sunmasını bekleyen  salaklar haline evrilmişiz, tarih bünyesinde.

(...hangi mantıkla, yoktan varolmayı kabullenebiliyoruz, ilginç...)

Bu sadece ben merkezcilikten kaynaklı.

Örnek olarak; kim dua ederken bütün insanlık için ediyor. Vicdani bir yasama yürütün hayatınız için. Hiç başkasını kurtarmak için, somut bişey yaptığınızı söyleyebilirmisiniz?

İşte bu yüzdende, başta söylediğimiz gibi:

"Yaşamın tüm pisliklerinin, hepimize bulaştığını görmemenin verdiği rahatlığı yaşıyoruz. Ve duyarsızlıklarımızdan dolayı, bir çok yaşam yitiriliyor."

..gitgide yarasalaşıyoruz. Bu yüzden üzüntüyle birlikte, birgün "hayatınızda, sesinizin çarpmayacağı bir boşlukta kaldınızda. Yönünüzü belirleyemediğinizde, ne yapacaksınız merak ediyorum!"

İşte gerçek ACI'da bu. 

Uyanın yaşamın kuklaları....


23 Eylül 2009 Çarşamba

Gözüne Şiir Batmış(Ben-Sen-Biz)

....gözüne şiir kaçmış bir aşığın, düzensiz dizelerindeki gibidir seni sevmek.

(...bak betimliyorum, kanına boşlattığım menimdeki seni.)

Bir ondan bir bundan duygu çalarak, kendi sikiyle sevdiğini zannettiğini sanıp, becermek değil benimkisi. Aşkın en mahrem noktalarına dil darbeleri yaparak uyarmaktır, senin bedeninde beni, seni ve bizi betimlemek.

Nasııı...

Kelimelerinin ürojenik bölgelerinde gidip gelmek. Hayalini onlara dolayarak yatmak, uyumak, rüya görmek. Islanarak kalkıp, sana yalvarmak:

-...şiirlerimi tenindeki karanlıklarımda gizliyorum.

Duy beni...


...avuçlarımın arasında sakladığım hayallerimi boyadığım doğru değil. Sana iki renk söylüyorum hayatımıza dair, bir olandan başka olmayan biz gibi. Biri sen, biri ben, gerisinde kalan ise düşümcelerimde yükselen sen gibi...

Kimisi anlama bindirmeye çalıştıkça ve ardından bulmazsa bişey. Bendeki grisinde gizlenmiş seni bilmediğindendir. Gerimde duranların yıkımıdır, bu geceye dolanan senin, tıpkı yarın sabaha dolanacağın sen gibi...

(Siyah-Beyaz..)

Herşey çözümlenmesi gereken, birkaç bulunması gereken metadan oluşmamakta. Bu zıtlıklardan aynıları çekip çıkarmakla alakalı.

Bir anlamda, olduğunda varolan vücudun çıplaklığı, şimdi anlatmakta bendeki boşlukları.

(...parça, bütün.)

Tan ağır aksak geceden aktığında gündüze, seni bana dolamakta...

-boşluğun benim.

..diyen sesin gibi.

...ilahi yakarışların bulunduğu o eşsiz, vücudun gibi.
(...seni sevmek)

...hergün yeniden doğmak, büyümek, tenine döndüğünde ölmek gibidir.

Sen
Ben
Biz


LiberterKedi'den Perisine...

22 Eylül 2009 Salı

Ötekileşmemek İçin Düşünmek


...bazen fantezist hareketleri ile libidosunu düşüremeyenler, başka insanların ruhlarına girerek onların içerilerinde gidip gelirler. Bu yüzden seks onların benliklerini ele geçirerek, kendi yarattığı hislerinin kölesi eder.

Bu, günümüzdeki ilişkilerin tanımlanmasında araç olan, ufacık bir tümce. Bu sapkının ve kurbanının çift taraflı etkileşimidir.

Sapkın sadece arzularının sönümlenmesi için, kurbanının içerisinde etkinlikler gösterirken, kurban duygusal bir bağlanma ile ona duygusal isteklerini bağımlatır.

...buraya kadar olan tanımlama, fantezistin yaşadığı ilişkinin krokisidir.

Fantezistler, karanlık bir evde sapkın düşüncelerini gerçekleştiren, tek başına kalmış arzularının yarasası olmuş kişilerdir. Temel hareketlerinde ise genel tema sekstir....

Asosyal duygu kemiricisi olan, insan konumundaki bireylerden, fazlasını beklemekse,zaten aptallık olur. Çünkü, arzusunun pozitif yönü, sadece ve sadece tek bir eksen olan sekstir. Aynı eroin bağımlı gibi bir eğilim yolunu izleyen bu kişiler benlik boşluklarını doldurmaktan başka hiçbir şey yapmaz. Bu işte psikolojik bir sapkınlıktır. Hormonların kontrolünü kaybetmektir. Başka bir deyişle, kişinin beynine tahakküm edememesinin sonucudur.

Sonuç olarak çeşitli suçların doğmasına yol açar bu durum. Örnek olarak ise: Tecavüz, cinsel doyumsuzukla birlikte sürekli kendini tatmin etme arayışı, kıskançlık, bunalım, sapkınlık ve bunlara bağlı olarak gerçekleştirilmek istenen/üzere, yapılan eylemler zinciridir. Bunu bireylerde görülen rahatsızlık verici gelişmeler olarakta, betimleyebiliriz...

Aslında kötü bir düşüncesi olmadan, hormonlarının kontrolsüzlüğünün suçlusu olan bu kişilere. Tedavi sürecinden başka birşey gerekmez...sonrasında planlı bir hayat tasarımı ile, herşey yoluna konulabilinir.

Kısacası, cinsel kişilik bozukluğuna sahip bir bireyin, kendi libidosunun esiri haline getirmesiyle birlikte, böyle sapkınca sadece seksi düşünmesi, benlik boşluklarından kaynaklanır.

Peki kurbaların bu eylemlere araç olmasından sonraki ruh yapısı nasıl oluyor?

...adeta param parça olmuş bir cam gibi oluyor.

Bir daha asla, hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Kurban bi sonraki gelen ve hayatı için belkide en uygun olacak kişiye bile, potansiyel bir suçlu olarak bakıyor. Bu durumdan kurtarılmalarının olanaklı yollarından birisi; karşısındaki kişinin bundan sonraki başkaları üzerindeki bireysel ikna ediciliğidir. Buna bağlı olarak kurbanlar, ya mutlu oluyorlar ya da onlarda bir önceki kemiricinin ruhunda oluşturduğu daha büyük gedikten dolayı, hayatlarına gelen bu yeni kişilerinde benliklerini yitirmelerine sebep olabiliyorlar.

Dolayısıyla, bireylerde güvensizlik, suçluya karşı bağlanma, etrafını hep kötü görmeye başlayarak, zincirleme bir psikolojik sapkın hastalık oluşuyor. İşte bu şekilde baktığımızda bu, çok büyük bir sorun. Ve başkalarının hayatlarına sapkın tahakküm kuran bu sapıkların, tedavi edilmemesiyle, bir çok kişi benliğini yitirerek ötekisi gibi olmaya başlıyor...

Sonuç olarak herkes ötekileşiyor, yarattıklarının kölesi olup, düşüncelerini yönetemiyor. Sürekli destek ve yönetilmek ile hayatını idame ettiriyor. Bu işte sistematik bir köleleşme psikolojisidir. Bu yüzden insanın en büyük sorunuda, yarattıklarının kölesi olmasıdır. Bundan sıyrılabilen / kurtulan insan, özgürlüğünü ele alarak, manevi baskın tarafını yıkarak ayna dünyanın karanlık tarafınıda aydınlatabilecektir.

Unutmayın...

İnsan düşünceleriyle her türlü sapkın, kararlı, karmaşık, düğümlenmiş karanlıkları aydınlatabilecek bir mum olabilir.

Yapılması gereken ise düşünebilmektir.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Kevaşe İnsanlık!


Sonuçları ne olursa olsun, savaşlarda kullanılan araçları asla haklı çıkarmaz.

Dünya' nın neresindesiniz?

Kafanızı kaldırın ve etrafınıza bakın. Sessiz, sakin, durgun, dinamizmden yoksun bir halde bulunan sizlerin, uyku süreci halinde yaşanılanlar nasılda acı...

...kontrat imzaladığınız o bahçelerin dingin havasından uzak yaşadığınız dünyada: Hiç mi yaşadıklarınızın kokuşmuşluğuna itiraz etmediğiniz için, suçluluk duymuyorsunuz.?

Hurileriniz ile çeşit çeşit pozisyonları düşlerken, yapmadıklarınız ve itirazda bulunmadığınız için gerçekleşenlerden, sizlerde suçlusunuz!

Değişmeyin, yenileceğimiz asıl olan olgu bu kadar katliama sessiz kalmamız.

ACI!

Kelimeler acı çekiyor...

Savaşın, bacakarasına kondomla girsenizde, suçsuz değilsiniz. Fuhuş yapmaya sürüklediğiniz insanlık artık sizden nefret ediyor.

Nasıl mı?

Açın beyninizi ve dümdüz olan beyin kabuğunuzdan içerilere girin. Yani düşünün.

Cevaplar orada.

Bu boktan yaşamın sorumluları sizlersiniz. Duyarsızlıklarınızdan dolayı!

Bu İnsanlığı kevaşe etmişliğin krokisi.

Utanın!

LiberterKedi

3 Eylül 2009 Perşembe

Dünyanın Asıl Problemi

"Dünyanın asıl problemi, ahmaklar ve fanatikler her zaman için kendilerinden çok emin iken, buna karşılık, daha aklıbaşında insanların hep şüphelerle dolu olmaları."

Bertrand Russell

1 Eylül 2009 Salı

Toplum Şizofrenisi

...tutarsızlıklarının ortasında, at nalındaki boka saplanmış canlı.

Nasıl bir halde olduğunun farkında değil.

Her at kendi bokunu, ayağına dolar koşarken. Bizlerde yaşamımızda kendi bokumuza batmış bireyleriz. Palyaço ve askı kişiliklerimizi her saniye, değiştiren bir mekanizmamız var. Başkasının ve yarattıklarımızın kölesi olmuşuz. Acı kimlikler yaratarak ruhumuza kanamışız. Aşırı kadercilik ile ruhani yapımızdan umut bekler haldeyiz. Sürekli bir kurtuluşun muvaffakiyetine inanmışız.

Elde edilen ne?

Koca bir toplumun ŞİZOFRENİSİ!

Uyanın, irkilin ve

DÜŞÜNÜN...

LiberterKedi