9 Haziran 2008 Pazartesi

Katı olan her şey buharlaşıyor

Marx, Herakleitos Ve Bugün

Katı olan her şey buharlaşıyor” sözü, Herakleitos‘un “Aynı nehirde iki defa yıkanamayız” yaklaşımını hatırlattı bana. Süregiden bir değişimi, devinimi, periyodik sürekliliği olan bir değişimi ifade etmek için çok önceden bu sözü söyleyen fikrin bugün farklı bir cümleyle ifadesidir Marx’in söylediği. Aslında bu iki cümle arasındaki – mana olarak aynı olmasına rağmen- söyleniş farkı bu fikri destekleyen bir örnek olarak görülmelidir. Yani aynı fikrin ifadesi olarak görebileceğimiz, değişerek gelen bir söylem var ortada ve bu durum gayet destekleyicidir sözün anlamını. Ancak mantıksal uzantıları değişimi öngörmesine karşın iki yaklaşımı aynı tavırla ele almak doğru olmaz kanısındayım. Çünkü Herakleitos varlığın tanımlanması adına çalışmalar yapıyor ve varlığın değişkenliğini öne sürüyor ancak aydınlanmayı, sanayi devrimi, ekonomik buhranlar ve sınıflaşmış toplumları gören ve tezini bunlardan bağımsız geliştireceğini düşünemeyeceğimiz Marx’in değişimi ifade eden yaklaşımı oldukça farklı olarak ele alınması gerekir.

Marxizm gibi iktisadi ajanların çok önemli olduğu bir düşünceyi ele almak için mikrodan makroya doğru bir yol alarak tartışmak gerekirse şu basit örneklemeyle başlamak faydalı olur; Ulaşım ve iletişim araçlarının ve imkanları çok gelişmiş bu değişim her zamankinden daha hızlı gerçekleşmiştir. Meydana gelen değişmeler bazen bizi kendine benzetirken, bazen de yok sayabilmiştir. Örneğin internet cafeler, atari oyun salonlarını bitirdi. CD’ler, kasetleri bitirdi. Bilgisayarlar, müzik setlerini bitirme noktasına getirdi. Cep telefonları, çalar saat dönemini kapattı. Tüm bu örnekleri arttırmak oldukça mümkün ancak bu kadar detaylayarak temel düşünce olan değişimi perdelememek açısından bu mikro değişimlerin ardındaki gerçek nedenleri yani “ eritici” etkisi olan nedenlere bakmak gerekir.

Berlin Duvarı yıkılmış, SSCB dağılmış, savaş meydanlarındaki üstünlük savaşı enformatik alana kaymış, dünya ortak bir pazar olma yoluna girmiş, bölgesel entegrasyonlar oluşmuş, Amerika her alanda etkinliğini hissettirir hale gelmiş, bir zamanlar sömürülen zenciler özellikle NBA ve futbolda çok yüksek paralar kazanır olmuştur..İşte süreç bu şekilde iç çelişkileriyle gelişe durmuştur. Tıpkı Lenin’in dediği gibi “Gelişme, karşıtların 'savaşımı’ “ olarak kendini göstermiştir. İşte tüm bunlara bakıldığı zaman tıpkı doğa bilimlerinin temel yasalarından olan eriğme yani form değiştirme olgusunu sosyal gelişmeleri de bu tür form değiştirmelerle ifade edebiliriz.

Tüm bunların yanı sıra değişimin tek yönlü olmadığını ve değişim sonucu oluşan yeni objenin/ürünün de tekrar değişmesi olanağı yok mudur? Evet vardır. Nasıl ki eriyen bir buz su olduktan sonra buharlaşıyorsa ve ardından gelen bir soğumayla tekrar su / yağmur olarak yeni bir şekle bürünüyorsa sosyal olgular da aynı kaderi yaşayabilir. O halde buharlaşan katının yeni formunu da belirtmek lazım. Bu konuda G. Politzer’den bir alıntı ile devam edelim: “Karşıtların birbirine dönüştüğünü söylediğimiz zaman, bununla, basit bir sıra değiştirmeyi, yani birinden ötekine geçiş bir kez olduktan sonra, gene de hiçbir şeyin değişmemiş olacağı bir sıra değiştirmeyi anlamıyoruz. “ . Evet eskinin feodal beyinin yerini kapitalistler almış ve yine hakim sınıf olmuş olsa da proloteryanın hakim sınıf olamayacağı anlamı çıkmamalı bundan çünkü değişim durağan değildir ve herkes için vardır. Ancak işçi sınıfının hakim sınıf olsa bile kapitalist sınıf gibi olamayacağını yani kapitalistlerin sömürdüğü gibi sömürücü bir sınıf olmayacağını düşünen fikir ne kadar kabul ediyordur değişimi? Bu çelişkiyi de görmek gerekir diye düşünüyorum.

Modernite, küreselleşme ve postmodernizm olguları ışığında değişimin, form değiştirmelerin varlığını algılamak daha kolay oluyor. Kültürel, politik, sanatsal vs birçok alanda bir başkalaşım var ki hangisinin neden hangisinin sonuç olduğu hakkında dairesel çıkarımlara ulaşmamak elde değil. Yola çıktığınız noktaya geri geliyorsunuz, kısır döngü içinde buluveriyorsunuz kendinizi. Ancak tüm bunları açıklamak adına net ve salt bir çıkarıma ulaşmak zor olsa da klasik söylemle “Değişmeyen tek şey değişimdir.” mantığı size yardımcı olarak beliriveriyor. Bir bakıyorsunuz eşcinsel ilişki tercihi bazı ülkelerde müessese hale gelebiliyor, bir zamanlar çağın diktatoryasının örneği olarak gösterilen devlet başkanının idam anı bir cep telefonunun kamerasından tüm dünyaya servis edilebiliyor. Hatta Çankaya Köşküne davet bile edilmeyen bir bayan bir anda “Hanımefendisi” oluveriyor o köşkün. İşte bu kadar çok alanda var bu “buharlaşma”. Dolayısıyla bu sözü, diyalektik yaklaşımı ve Heraklietos’un değişim yaklaşımını göz önünde tutarak meydana gelen bu devinimleri açıklamak – her ne kadar çok geniş bir yelpazesi olsa da - mümkündür.

yemre

Hiç yorum yok: