Şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ekim 2009 Çarşamba

Bana...

özgür...
...yaşamak 
kadar gerçek,
bağımsız...
....düşüne bilmek 
kadar olanaklıyım.
 uçuyorum...
şimdi uçuyorum
ve ben 
"Tanrı" yım.
görmesenizde,
duymasanızda
imgelerimde...
...sözcüklerimin öbeklerine kadar attığım
kırbaçlarla..

haykırıyorum...

Sana...

4 Ekim 2009 Pazar

Toparlama (C.Bukowski)



Pazartesi sabahları otelde,
hasta, kira parası yok,
ve aç, aylardır aç,
ve bir sonraki şişeydi
tek kaygımız,
zirveydi,
Tanrı'ydı.

iş bulur
bir-iki hatta
üç-dört gün
çalışırdım..
Ama kalkıp işe gidemeyeceğim gün gelirdi
ve bazen hemen öderlerdi paramı
ama korkunç bir bekleyiş olurdu
genellikle,otel idaresini
oyalamak zorunda kalırdık, her gece
iki-üç kez otel odamızı arayıp şarkıları,
küfürleri, kırılan eşya gürültüsünü
lütfen
kesmemizi isteyen otel
idaresini.

pazartesi sabahlarının keyfine doyum olmazdı ama,
bir ninni ve 11.30 gibi
kalkıp aşağı iner,
çöp bidonlarını karıştırır,
iki pazar gazetesini de bulup
yukarı çıkardım ve yatakta
beraber okurduk; karikatürleri,
dünya haberlerini,
seyahat ve eğlence bölümlerini,
küçük ilanlar ve
eleman aranıyor sayfaları
dışında
herşeyi...

birbirimizden güç alıyorduk sanırım
hiçbir şeyi umursamamak gibi bir
eğilimi vardı ve
onun yolundan gittim
ben de.

sabah gazetelerinden sonra sokağa çıkardık,
ne çifttik ama! sigarasının etrafında öksürüp duran o
ve taranmamış saçlarımla
bir iç ve
dış alemde yitmiş
ben.

çalacak kapılar bulurduk: kaçık Rus mesela, şansı
yaver giderdi bazen,
veya arada sırada hala iş bulabilen
bir mankenle yaşayan
Tek Diş Lily - içki kıyağı
çekerlerdi bazen;
veya barodan atılmış avukat
Eddie.

bir yerden içki gelirdi mutlaka,
birileri dört ayak
üstüne düşerdi mutlaka,
ve biz nasıl onlara
gidersek,
onlar da bize gelirler
bizi bulurlardı.
ve içecek neyimiz
varsa paylaşırdık
onlarla.

ve anlatacak bir şeyler olurdu hep,
kodese girip çıkmak
veya ölenlere dair daha çok:

"hep girişteki tabureye oturup o iğrenç puroları içen yüzü yanık adamı anımsıyor musunuz?

işte o artık...
"

bir yerde oturup konuşurduk,
genellikle
Pazartesi sabahları:
"Marty üç gün
üç gece eve uğramamış ve kapıyı
açtığında Edna iskemlede oturuyormuş,
kaskatı,
öleli iki gün olmuştu,
herhalde..."

bilmiyorum, iyi zamanlardı sanki, güneş
sıcak ve sürekliydi ve en iyisi
gecelerdi, karanlık ve ilginç geceler,
çünkü içki etkisini göstermiş olurdu
ve dünya
katlanılabilirdi
neredeyse.

yine de, tuhaftır, en iyi pazartesileri anımsıyorum, herkesin
iş-haftasına başladığı günü, sanayi düşüne takılmışlardı,
artık gerekli olmadıklarında
onları tükürecek bir sanayinin
düşüne

biz kendimizi tükürmüştük bile, düşlere
inanmayarak korkunç patronlarla bağlarımızı
koparmıştık, özgürlüğe çok yakındık, pazartesi
milyoneriydik ve asla kaybedemiyeceğimiz
bir şeydi bu.

o ufacık odada oturup güler,
konuşur, boğulur ve içerken
birkaçımız
beraber -
mükemmele yakın, tam değil ama
neredeyse bilerek herşeyi
ziyan ettiğimizi - bizi
yaratandan neredeyse daha
öfkeli -
yaptık
yaptığımızı

Çeviri: Avi Pardo

30 Eylül 2009 Çarşamba

Kimi Sevsem Sensin...

kimi sevsem, sensin...

Kimi sevsem sensin / hayret
Sevgin hepsini nasıl değiştiriyor,
Gözleri maviyken yaprak yeşili,
Senin sesinle konuşuyor elbet.
Yarım bakışları o kadar tehlikeli,
Senin sigaranı senin gibi içiyor

Kimi sevsem sensin / hayret.
Senden nedense vazgeçilemiyor.
Her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet.
Sarışın başladığım esmer bitiyor.
Anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli,

Dudakları keskin kırmızı jilet.
Bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
Gitar kımıldadı mı zaman deliniyor.

Kimi sevsem sensin / hayret.
Kapıların kapalı girilemiyor.
Kimi sevsem sensin / senden ibaret
Hepsini senin adınla çağırıyorum,
Arkamdan şımarık gülüşüyorlar,
Getirdikleri yağmur / sende unuttuğum,
Hani o sımsıcak iri çekirdekli,
Senin gibi vahşi öpüşüyorlar...

Kimi sevsem sensin / hayret
İn misin cin misin anlamıyorum

/ Atilla İlhan /

27 Eylül 2009 Pazar

Deli Şarkı / W.Blake

Azgın rüzgarlar ağlıyor
Ve gece buz gibi;
Gel buraya,
Uyku,
Ve sergile üzüntülerimi:
Ama işte!
Sabah beliriyor
Doğudaki yarların üstünde,
Ve şafağın hışırdayan yatakları
Horgörüyorlar dünyayı.
İşte!
yolları döşeli
Göğün kubbesine,
Acıyla yüklü halde
Sürükleniyor ezgilerim:
Gecenin kulağına çalınıyorlar,
Günün gözlerini ağlatıyorlar;
Kükreyen rüzgarları delirtiyor
Ve fırtınalarla oynuyorlar.

Bir bulutun içindeki şeytan gibi,
Uluyan kederimle,
Peşinden koşup dolduruyorum geceyi...
Ve gideceğim geceyle birlikte;
Dönüyorum sırtımı doğuya
Tesellilerin arttığı yere;
Çünkü ışık dolduruyor zihnimi
Çılgınca bir acıyla.

30 Ağustos 2009 Pazar

Bitti

Bazen derimi üzerimden çıkartıp,
ayaklarımın altında çiğnemek istiyorum.
Kızgınlığını dışarı vermiş bir kuzinenin içerisinde yakıp, 
yok etmek istiyorum onu.
Üzerimde libidosunu düşüren bedenlerden 
arınmak istiyorum 
Bitti.

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Öl/ü - Öl/dü

Öl-ü

üüü
sahte ağlayışlar!
haykırışlar,
serzenişler.
Susun!

Baskıların,
etik genelleştirilmelerinin,
sesleri bastırmaların,
olması gereken diye
dayatılanların
.
.
.
ne olduğunu biliyoruz.
genelleştirilmiş macar salamı
...
..
.
üzerini küfler kaplamış
saçmalıklar.
İnsanoğlu
temasında.
Tanrı
-PARA-

öl
-dü.

18 Ağustos 2009 Salı

Ne Var!

Oku.

Yok burda DE,
...olcağı tek şey,
kocaman
bir
MOK.
RASİ-m
YOK!
Anla/dın mı!

-KORK-

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Aramızda...

Nasılda aramıza uzanmış yatıyor...
Kirli,
pislik dolu,
kokuşmuş,
bütün iğrençlikleri üzerine alarak,
nasıl da bizi bölmeye çalışıyor
...değil mi?
Nekrofiliydi bu pislik!
Yakılıp, bedenini aramızdan,
çekip savurmamız gerekiyor aslında.
Aramızdaki husumetlerin bitmesine
sebeb olur mu dersin?
Yoksa faşizm etkinliği
mi
bu söyle!
Oysa nasılda bunlardan yoksunduk ilk başta.
Sade,
düz,
basit
bir formu vardı.
İnsanlar!
...taptıklarını kendilerine büründürenler!
gölgelerinin yarattığı bu etkiyi söküp atmak,
bizim işimiz.
Boşver ve geç
-tiğim hayatı yenecez!
Birlikte!
Birlikle,
Bir seferde!
Bekle
ek
...leyeceklerimi iz
le
ce-
-vaplayacam!

LiberterKedi

14 Ağustos 2009 Cuma

Sıradanlaştırılmış Hayat Kusmukları!

Sıradanlaştırılmış hayat kusmukları:

Nedir?

Nasıldır?

Neye bağımlıdır?

Aşk,
Sevgi,
Hisler,
Sadakat,
Yalanlar,
Suskular,
Korkular,
Sövgüler,
Duygular,
Ağlayışlar,
Bağımlılık,
Değiştirmeler,
Eylemsizlikler,
Ötekileştirmeler,
Sözcüksüz anlatımlar.

...ne kadar boktan bir üçgenin içerisine sıkıştırılmış sevgi, değil mi. Gündelik yaşamlarının içerisinde hiçbir etkili eylemi olmayanların, ilişkilerindeki nü ruh yapısı çok ciddi işaretler göstermekte bize.

Sevmek ise: Sadece yaşamak, birlikte olmak, bir olmaktır...

Güven,
Çıkarsızlık,
Karşılıksızlık,
Kinden arınmışlık,
Olduğun gibi olmaktır..

13 Ağustos 2009 Perşembe

SÖVÜN!

yitirilmiş

aşkların bekçisi...

susku güncelerine

kelam olmuş nefes...

kaybedilmiş zamanların,

gölgesi olmuş hisler...

fırlatın en ezici sövgülerinizi,

gündelik aşklara...

bedenin obje, aşkın meta olduğu zamanlardaki sevgilere

SÖVÜN!

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Kötü Söz


Ey Sevgili...
Yüreğimdeki ateşimde
kavrul,
gözlerimde
hapsol,
göz yaşlarımda
boğul,
saçlarıma dolanarak
kaybol....
Sadece bil beni,
bil dil(inde)n kopan
bensizlikler yok
eder beni
sen
siz
ce
olduğum
havasız zaman
dilim
ler
i
n
d
e
.
.
.

31 Temmuz 2009 Cuma

...kevaşe


Bir kadının...
...sevişme sonrası
kızarmış dudakları.
Teninden yükselen,
üzerine bulaşmış iğrenç ter,
Morarmış vücut hatlarındaki
buruşuk tarih,
Dili olsa neleri anlatacak olan
kırış kırış bir deri,
Nasılda sigara dumanı gibi
onun üzerinde
asılı kalmış.

....koku...

21 Temmuz 2009 Salı

Ruh Örtüsü...


....ruhumun yorganı,
neden karanlıksın.
Arasında gizlediğin
duygu ne?

...ses.

cevap:

Ölüm.

-Peki;

...karanlıklar

Neden...

...düğüm düğüm
olupta boynuma
neden
dolanır
sın
ız?

sesime, set olmuş
kelimeler,
neden dilimde
birikir de
çıkmazsınız
sayfalar
üzerine,

...isyanıma görüntü olmuş
yaşadıklarım...
neden
neden
ürkeksiniz
olanları açıklığı ile dile
getirmeyi
neden cesaretle
gerçekleştiremiyorsunuz.

Ses..

Cesaretli Unutma!

Cevap:

Çünkü ruh suskusu; duygusal zihinin, karanlıklar ile kollektif çalışması sonucu insan için gerçekleştirilen, kolaylaştırılmış bir darbedir. Çünkü insan intiharı düşünür.

karşıt fikir...

...eylem süreçte, bunaltıcı olsada MÜCADELE başarıyı getirir.

-duygusallıktan uzak olarak-

LiberterKedi

17 Temmuz 2009 Cuma

Artık Ölüsün Dünya!


Dünya
artık bir ölüsün!
Derini kemiklerin
üzerinden soyupta,
kum taneleri
bırakmışlar
teninde...

Çırıl çıplak
ve
çorak yaşamların
hikayesini
üzerinde
barındırıyorsun.

Yeşil yeşil
uzanamıyorsun,
mavi gökyüzünün
altında.

Sararmış bedenin
her yeri çatlamış ve
aç kalmış,
kimin
umrunda
...
Kimsenin sorunu yok,
Kimsenin çocuklara bırakacağı,
onlardan ödünç aldıkları
bir dünya yok ne de olsa.

O yüzden
ölüsün dünya.

Elveda!




LiberterKedi



11 Temmuz 2009 Cumartesi

Açlık


Düşünü oltamla yakaladım rüyamda.
Gözlerinin kıysına vurmuş köpük,
nemli yanaklarına düşmüşte
iz bırakmış.
Duymuyor musun
sevgimi?

Söyle!

Tenine doyamadığım
Sevgilim.



LiberterKedi'den Perisine



15 Haziran 2009 Pazartesi

hECe

..bu gecenin kokusuna karışmış ulu günah!

söyle,
gün dolaşır mı
gözlerime,
yarın o
yanımda olmadığı zaman.
Aşk kokusunu
tenimden söküp aldığı
zaman!

..busesinde dünyamı sıkıştırdığım elma!

gül-
me-
ve sim/a sı,
gözlerimin ardında kazılı.
...yoksunluk sesindeki izdüşümlerinde gizli.
sadece
sade
ce
hiss(et).

...hakimiyete isyan eden o tinsel olan arzu!

...yıkım ayrılıkları ile gelen oluşum,
evrilmiş bir aşkın, kökenlerinin kokusuu.
..bu yıkım neyi doğurdu gör.
Duy
gu.
-bir tek içerinde.
...korkma al onu.
...günahların ardında
yataklığın arasından!
Tıpkı, yoksun kurak ve çorak bir toprak gibi,
çatlak tenine süzülen,
yağmur damlaları misali,
bırak içerine süzüleyim.

..biz, biz olalım bu günah içerisinde.

S-on
..de/fa
hECele..

-"Aşk meyvelerin ballandırdığı ağızlardan, süzülenlerle birleşip evrimini tamamladığında güzel. Ve biz tinsel bir bağımlılık meyvesiyiz. Sadece, gecede eğil ve duy!

Ekteki günah ne?"-


LiberterKedi

15 Nisan 2009 Çarşamba

Düş pişimindeki cünüplük....



Puslu gecelerin düş pişimi sevişmeleri...

...bir safsataya isyan olarak zihinde hüküm sürenler.

Giriş...

Susmanın sessiz, sedasız etkisi
ileriye dönüktür.
Korkuların temelindeki his ise,
birey olmamışların
hüküm sevdasından dolaylı etkindir.

Serumu içerisinde taşınan
halüsünojik ilaçların kurgusu ile
yaşayan bir hayalin coşkusunda,
kıvranan o yoksun hayatların
gölgesi değilim.

Gelişme...

Şükretmek bahtsızlıktır.
Beyni aristokrasizmle sevişen,
bağımlı bireylerin
gittiği bir yoldur.

Özgürlük ise; görebildiğin pencerenin
dış halkalarında değil.
Beyninin hayal ve gerçek mücadele edebilme
analizlerinde yatıyor.
Tabiki eylemlerinle.

Sonuç...

...bu yüzden eylemlerimi düşlerimde olgunlaştırıp, bakireliklerini yaşamımdaki dinanmik, fizyolojik etkinliklerimle kirletiyorum. Bazen tehlikeli olabiliyor. Sebebi ise "Korku". Bu kaybetme korkusu değil. kaybetmekten öte. Başkasına karşı yükümlü olmaktan yatıyor. Bu bağımlı ve tembel olmanın en küçük reaksiyonudur. Bu yüzden ebedi tatmin, beyindeki fikirlerinize sahip çıkıp onları kabullendirmektir çevrenize.

Bitmedi...

Sonlanmamış gel-gitler...

8 Mart 2009 Pazar

Kadınlarımız

Kadınlarımız beyaz bir güvercin olan kadınlarımız, Alfred de Musset’ in bir şiirinde dediği gibi:

Bir tüyden daha hafif ne vardır?
Toz
Tozdan daha hafif?
Rüzgar
Rüzgardan daha hafif
Kadın
Kadından daha hafif?
Hiçbir şey!

Kadınlarımız bir kitap ayracı gibidir. Yaşam içerisinde sürekli gözardı edilse de, onlar hayatın neresinde olduğumuzu hatırlatandır bizlere. Aynı kitap ayraçları gibi. Bir başlangıcımızda, bir hayatımızın ortasında, bir de sonunda yer alsalar da, gözden kaçırmamamız gereken her daim yanımızda olmalarıdır. Dünya' nın her alanında özgürlüklerini, emeklerini, barışın sürekliliğini, üretimin her an devamınının sağlanması için hep varlardı kadınlarımız.

Fabrikalarda, evlerde, tarlalarda, sokaklarda ve benzeri her yerde… Onlar haklarını savunduklarında hep ataerkil toplumun hiddetine, şiddetine, baskısına ve zülmune maruz kalmıştır, tıpkı tarihin son 5000 yılı oldukları gibi…

Fakat güne düşen hatıralara istinaden, kadınlarımızın bu makus talihinin hatırlanması maalesef 8 Mart 1857 yılında gerçekleşmiştir. ABD' nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları istemiyle greve başlamasıyla gündeme gelmiştir. Bu olayda polis, işçilere çok sert şekilde tepki göstermiş ve işçileri fabrikaya kilitlemistir. Bunun ardından fabrikada çıkan yangında işçilerin, fabrika önüne kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda, çoğu kadın 129 işçi can vermiştir. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katılmıştı o tarihlerde. Bu olay uzun yıllar tarih sayfalarının arasında kaldı. Zaman geçtikçe, 26 Ağustos 1910 tarihinde, Danimarka' nın Kopenhag kentinde düzenlenen 2. Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansında, Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart' ın "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanması önerisini getirdi. Önerinin oy birliği ile kabul edilmesiyle her yıl 8 Mart' a tekabul eden gün "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde dünya kadınlar gününün kutlanması yasaklandı. Takvim yaprakları 1960' lı yılların sonunu gösterdiğinde ise, dünya kadınlar günü Amerika Birleşik Devletleri' nde de kutlanmaya başlandı. Böylelikle dünya konjoktüründe bu özel gün daha güçlü bir şekilde gündeme alındı. Bunun üzerine BM genel kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde asıl olarak 8 Mart’ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etti. Ülkemizde ise Dünya Kadınlar Günü, ilk olarak 1921 yılı içerisinde "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmıştır. Fakat ülkemizde gerçekleşen 80 sonrası darbeler ile kadının emeğinin anıldığı bu gününde, kadının anılması yasaklandı. Daha sonar 1984 yılı sonrasında “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” değil de, "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmaya devam edildi.

Kısa bir tarihsel bakış ile kadın(lar)ın günü böyle anılmaya başlandı. Aslında yukarıda da gördüğünüz üzere dünya kadınlar günü değil de, dünya emekçi kadınlar günüdür. Bunun amacı nedir sizce?

Fikrimce bugün içinde, halk üzerinde sevgililer günü gibi, bir hava yaratılmak istenmesidir. O yüzden daha önce de bahsettiğimiz üzere, Dünya Kadınlar Gününün temelinde 1857 ayaklanmaları ve kadının insane haklarının ezilmişliğine olan isyanı vardır. Bu sebeple bu olay bir kutlama olarak değil, kadının haklarını aramaya devam ettiği bir gün olarak anılmaya devam edilmelidir.

Kadının hakları sadece işyerlerinde değil :

•Aile içi şiddetin yaşandığı evlerde,

•Trafikte cinsiyet ayrımına bağlı olarak , sürekli tacizlere maruz kaldıklarında,

•Okutulmadıkları için kendilerini eksik yaratıklarmış gibi görenlerin baskılarına karşı,

•Seçme ve seçilme haklarını ellerinden alanlara karşı,

•Hamilelelik döneminde doktor yüzü göremediği için ölen kadınların çektiklerine karşı,

•Berdel, başlık parası, töre ve namus cinayetleri gibi psikolojik baskılara maruz kalarak hayatlarına son veren ve verilen kadınlarımızın, daha fazla baskıya ve zülme maruz kalmamaları için her zaman savunulmalıdır.

Sonuç olarak bu coğrafya ve dünyanın her yerinde kadın emeği ucuz, güvencesiz , sosyal güvenlikten yoksun bir şekilde görmezlikten gelinse de , emeği ucuz gören bu istihdam politikaları değişmese de, güvenceli çalışma , eşit koşullarda istihdam , iş güvenliği sağlanmasa da, çalışma hayatındaki güvencesiz ve sağlıksız koşullarda çalışan dünya kadınlarının toplam oranı %71' e ulaşan kadınlar sosyal güvenlik kapsamına alınması göz ardı edilmemelidir. Kadınlar hiçbir zaman kitap ayraçları gibi tek sefer kullanılıp, bir kenara atılmamalıdır hayat sürecinde…

Toplumsal yaşamın içinde kadın – erkek eşittir.

Bu eşitlik tüm alanlarda aynı olmalıdır. Kısacası kadınlarımız her zaman tarih sayfaları içerisinde vardı. Ve unutulmamalıdır ki :

•5 Ekim 1789 Fransa' da ekmek ayaklanması küçük bir kız tarafından davul çalarak başlatıldı. Sayıları artan büyük bir kadın kalabalığını peşinden sürükledi

•25 Şubat 1793’ de işçiler dükkânları bastı. Aralarında çok sayıda kadın vardı. Özellikle de sabun fiyatlarından şikâyet eden çamaşırcı kadınlar.

•15 Eylül 1845 çalışma haftasının 6 güne, çalışma gününün 10 saate indirme talebiyle Batı Pensilvanya' daki iplik fabrikasında çalışan 1500 kadın işçi greve çıktı.

•1874 de Krengel Mskaya fabrikasında kadınlar aktif rol oynadılar.

•1889 Londra da May ve Briant için çalışan 700 kibritçi kadın işçi niteliksiz işçiler arasında sendikalaşmayı başlatan bir kıvılcım oldu.

•1888–1889 yıllarında sendikalara binlerce kadın katıldı.

•1895 de Clara Zetkin SPD’nin ulusal sekreterliğine seçildi.

•18 Mart 1901' de 29 bin 359 kadının imzası bulunan dilekçe Avam kamarasına verildi.

•1905'de Rusya' da; Moskova, Petersburg, Minsk, Yamta, Saratov, Vilna ve Odessa' da ilk kez kadın hakları mitingleri düzenlendi.

•1908' de Almanya' nın tümünde kadınların siyasi partilere üye olmasını kabul edildi.

•Aralık 1908' de Birinci Tüm Rusya Kadın Kongresi toplandı.

•1910' da Kopenhag' da İkinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar Kongresi toplandı. Bu kongrede Clara Zetkin 8 Mart’ın Uluslararası Kadınlar günü olarak benimsenmesini önerdi.

•1911 yazında İngiltere' de 21 fabrikasında 15 bin örgütsüz kadın işçi greve gitti. 18 fabrikada örgütlenme hakkını kazandılar.

•1913 yazında Rusya' da, Palia tekstil fabrikasında çoğu kadın 2000 işçi, ücret artışı, ücretli hamilelik izni, çamaşırhane gibi taleplerle greve çıktılar.

•Mart 1915' de Clara Zetkin ve Rosa Lüksemburg Bern’de savaşa karşı "Uluslararası Kadın Konferansını"düzenledi.

•1917' de Ekim Devrimi Petrograt' lı kadın işçiler tarafından başlatıldı.

•1928' de İngiltere' de kadınlar da erkekler gibi 21 yaşında oy hakkı elde ettiler.

•5 Aralık 1930 Anayasa değişikliği ile kadınlara yerel ve genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı tanındı.

•6 Mart 1971' de İngiltere' de Uluslararası kadınlar günü kutlandı. Talepleri, eşit ücret, eğitim ve iş olanağı, serbest doğum kontrolü, kürtaj ve 24 saat kreşti.

•1981' de Amerika’da kürtajı cinayetle bir tutan yasa tasarısı kabul edildi.

•27 Mayıs 1983 Türkiye' de kürtaj yasallaştı ancak evli kadınlar kürtaj olabilmek için kocalarından izin almak zorundaydılar.

•17 Mayıs 1987 İstanbul' da 2 binden fazla kadın, dayağa karşı kampanya kapsamında bir yürüyüş düzenledi.

Sonuç olarak kadınlarımız tarih yapraklarının her diliminde vardı, onların olmadığı bir dünya üretimden, emekten, başarıdan, sevgiden, aşktan, romantizmden, mücadeleden, direnişten, özgürlükten ve barıştan yoksun olacaktır. Bu yüzden tüm dünya emekçi kadınlarımızın Emekçi Kadınlar Gününde değil her zaman hatırlamamız gerektiğini tekrardan vurguluyor ve tüm kadınlarımızın dünya emekçi kadınlar gününü üzüntü ve sevinç ile anıyorum…

Kaynak: YaziYaz Dergi'deki eski yazımdan...

25 Şubat 2009 Çarşamba

Piç Bırakılmış Çocukların Türküleri

Arzularımız o kadar şiddetlidir ki, bazen birbirimizi parçalamak isteriz. Ama topluluk duygusu bizi durdurur.

Lütfen Not Edin: İşte bu, neredeyse ahlakın tanımıdır...

F.W.Nietzsche

Ahlak toplumu kurallar ile yasaklayıp, onları ezenlerin boyunduruğundadır. Bu noktada;

...ses

Ne yaparsan yap,
hayatın bir kurgu.
Sen ise bu kurgunun
en etkisiz ezgisisin.
İçerisine eğilde bir bak.
Kim güne bakarak,
bezmez hayattan.
Soluk soluğa kaldığı,
günah gecelerinde

...çığlık

Çaldığın türkülerin,
piç bırakılmış çocuklarının
gözlerine bak.
Hangisi şefkatli büyütülüyor.
Afrika...
Gazze...
Nikaragua...
Irak...
...dahası dünya,
var
m
ı
?

...içersinde

Göklerde bir bulutun ardına
takılmış beyaz bir güvercin
düşle
-sen
de
.
Gerçekliğinde hayatının duyduğu
bu sapık haz,
Ne kadar
sana
kekremsi gelse de...
yok oluyorsun,
farkında ol
ma
d
a
n
.

Dem vuran inançsız korkuların,
Sesi, çığlık atmasıyla genleşsede,
Rüzgarlar ile yankılanan
çimenlerin ömrü kadar kısadır,
bu korkunun oluşturduğu kabus.

Unutma....

Teni kara olsa da, yüreği beyazdır
zenci çocuğun.
Tek istediği ise yaşayabileceği
bir dünya.
Ahlaki yargılarla, savaşlarla
yaşanamaz bir hale getirilmiş
bir dünya değil.
Bu yüzden;

Ahlak, korkuları ses çığlıklarında insanı ürküterek, dünyayı daha yaşanmaz hale getirmekte. Sahip siz çocukların göz yaşlarını silemeyenler yaşadıkları yerde lanetlenecektir. Örneğin:


LiberterKedi

23 Şubat 2009 Pazartesi

Duyumsadığım yan(ılgı)lar...

Duyumsadığım yan(ılgı)lar...

S
i
z...

Nesin
-iz?
Kimsin
-iz?
Yaşıyor musun
-uz?
Varlığınızın eks
eni
var
m
ı
.

H/iç...

Havasız ortamda serzeniştir.
Yaşama karşı sözsüz kalmaktır.
Dipsiz bir kuyuya taş atmaktır.
Gidilmemiş yerin tasvirini yapmaktır.

Yok ol/mak...

Hataya karşı, birşeyler yapamamaktır.
Ezgilerde uygun notaları, bulamamaktır.
Azazel'in kimliğine bürünmektir.
Tasfirlerde manayı yitirmektir.
Hayatta hayalsiz kalmaktır.

Başkası için...

Barışı fedakarlıklar yaparak, getirmek istedin
-iz mi?
Hiç bu dünyanın gerçek sahipleri için,
gelecek tasarımı yaptın
-ız mı?
Gözlerinizi kapadığınızda, huzurun sıcaklığınızı ardında kalan dünyada mutluluğu tattın
-ız mı?

Siz hiç yok oldunuz mu yaşarken,
Yada yanlışları duyumsayıp, farkına vardığınızda.
Bir*şey*ler yap
-tın
-ız
m
ı
?


LiberterKedi