Hiç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hiç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mart 2009 Salı

Bilgili Olmak


Bilgili Olmak: İstedeğin kadar konuşsanda, karşındakinin anlayamadığı kadar bilgilisindir. Bilginle şişinip durmayacaksın o yüzden. Kendi yaşamından sıyrılıp kitlelere ulaşmayı hedefliyorsan, bilgi onlara göre şekil alacaktır. Bu seni yanlışa götürebilir. Sınırlı kalacaksındır, etrafına bağımlı geliştirirsen kendini. Kabul edilebilinir olanı, tabuları yıkıp, koyun olmak istemiyerek yapman gereken üç eylem;

...oku, araştır, düşün.

Saçmalıklar tanımlaması...

LiberterKedi

30 Mart 2009 Pazartesi

Kim(MİM)


Yine Mimlenmişim.

Mimlenyen ise yazılarında lirik bir dille, insanların duygularına tercüman olan Ruh Sözcüsü Aydan Atlayan Kedi ablam. Bana yönelttiği soru ise

-BEN KİMİM-

Nasıl başlasam aslında bilmiyorum. Çünkü dünyada en zor iş, insanın kendini anlatmasıdır.-Benim için- Ki okul hayatında biyografilerden sürekli kötü notlar alan biri olarak, bunu sanırım destekledim yaşamım boyunca. Ama güzel bir hattat' ın(Bu kelimeyi güzel yazı yazan anlamında kullandım.) yönelttiği bu soruyu cevaplamanında getirdiği yük, ayrı bir özen istiyor. Bu açıdan da zorlanacağım sanırım. Neyse fazla uzattım. Geçeyim anlatımıma.

Çocukluğundan beri sessiz bir mizaca sahibim. İnsanların arasında dinlemeyi seven, okuyup daha sonra da bunları araştıran bir yapım var. Lise 3' e kadar tam bir futbol düşkünü idim. Düşünün ki futbol takımı seçmelerine bile katıldım, bazı klüplerin. Ama yaşamımda hep bir boşluk vardı. Bunu hep hissediyor ve sorguluyordum. Bu boşluğun ne olduğunu ararken kendi iç dünyamda. Lise 3'te futbolun bana göre olmadığını anladım, adeta bir uyuşturucu gibi kopamıyacağımı sanarken bunu yıktım. İki tane abimin aralarında geçen kültür&sanat sohbetlerinde, onlara kulak kabartarak başardım. Hayat' ın tüm zevkleri içerisinde futbolda olsa. Bunun yanı sıra daha büyük bir olgu vardı. Abilerimin diyaloglarını dinlediğimde ise okumak ve araştırmak olduğunu anladım, yaşamımdaki boşluğun temelinde. Yaptıkları diyaloglarda bana bunu öğütlemişlerdi. Sözlerimin yetersizliği, futbol ve çevresel etmenlerle körelmiş zihnimden utanmama sebep oluyordu. Onların sohbetlerine pek katılamadığım için. Böyle düşünmeme sebep ise, kendimi daha çok geliştirmem ve okumam gerektiğini anlıyordum, o diyalogları dinlerken. İşte o zaman felsefe ve sanatı buldum. Bir öz eleştiri ama geç bir tanışmaydı. İlk okuduğum kitap ise Victor Hugo' nun Notre Dame'ın Kamburu' ydu.

Baş karakteri Quasimodo beni çok etkilemişti. Üzerindeki baskı, toplumun onu dış görünüşünden dolayı dışlaması, Frollo'nun onu kullanması ve ölümü gibi etmenler beni silkelemişti.

Bu romandan yola çıkarak insanları hep izledim. Çevremi süzdüm, etrafımdakilerin yaşayışlarını, birbirleri ile olan ilişkilerini, kimlik arayışlarını ve sevgileri gibi psikodinamik hayatlarını/hayatımı incelediğimde: İnsanoğlu olarak bizlerin çok acımasız, gaddar, hain, geri kalmış canlılar olduğumuza salık verdim. Bu kötüydü belki, ama pencereden dışarı kafamı çıkarttığmda, hep yaşanılan olumsuzlukların temelinde insanlar olduğunu görünce, bu hataların toplumca görüldüğü halde düzeltilmediğini kanıksayınca, topluma karşı oldum.

Kitap okudukça, yaşamımı sürdükçe, bulunduğumuz sürecin, bireysel aydınlanma düzelebileceğini düşündüm. Bu açıdan kendime Liberter dedim. Yaşamımda bazı olayların cereyan etmesi ile, onları da unutmam gerektiği için. Kendime Liberter Kedi dedim.(Kendiler nankör'dür bağnazlığına dair olarak :) -Gerçekte asıl olan, bunu söyleyenlerdir nankör olan-). Bunlara bağlı olarak araştırmaya, okumaya, yazmaya bağlandım. Ne kadar doğru yapıyorum orası tartışılır. Ama eleştirleri dinleyerek, kendimi geliştirimeye çalışıyorum. Önyargıların mikrobunu kendi antikorlarımla yenip, kendimi özgürleştirmek adına, bu üç temel olguya müptelayım. Kişisel düşüncemde;

İçerisinde bulunduğumuz bu bencilliğin. Kültür&Sanat mayası ile yoğrulan bireyler olursak. Ya da çocuklarımızı bu şekilde yetiştirirsek bence kurtuluş mümkün. Çünkü o zaman herkes düşünebilecek. Yaptığı herhangi bir kötü şeyin getireceği sonucun zarar&yararlarını tahmin edebilecek.
Bu açıdan kendimi kültür&sanat açı, kitapları ekmek olarak görek obez bir adamım. 25 yaşında, dünyada yalnız olmayan bazen yalnızlaşan bir adamım- Sevdiklerimden bile uzaklaşmam, sadece benim tercihim oluyor bu zamanlarda -

...emanet bir Dünya' da(Çocuklarımızdan miras olarak alınmış olduğu düşüncesindeyim çünkü) yaşadığını bilen, bunun yükümlülüğünün farkında olan biri olarak, düşünerek yaşamayı yeğleyenlerdenim. Bunu bazen titretip, sekteye uğratsamda, kimi zaman vazgeçmeyi düşünmeye zorlansamda. Yaşamım boyunca birey olabilmek ve çocuklarıma / çocuklara yaşayabilecekleri bir dünyanın bırakılabilmesi için uğraşacağım.

Kısıtlı bir yazı ile ben buyum / böyleyim, böyle olabilmek için savaşıyorum kendimle diyebilirim. Ne kadar başarılı olabileceğim bilmiyorum. Hiç kabullenemesemde, bu çevremdekilere de bağlı.

Fakat kısa zamandır blog dünyasında gördüklerimle, şöyle düşünüyorum; Blog dünyasına girince, gerçekten yalnız olmayıp, aynı insanlarında mewcut olduğunu gördüm. Buna en iyi örneklerden birininde Fulya ablanın ve diğer listeme aldığım blog sahibi dostlarım olduğunu söyleyebilirim.

Berbat bir imgelemle ben buyum diyebilirim özetle, ama en objektif bunu çevremdekiler dillendirir bence :)


Buna bağlı olarak bu mim: Üstad vladamir - persona noN Grata'ya - Onlar'a - Birikenlere - Karanlık Senfonisi'ne gitsin :)

Dostlukla...

27 Mart 2009 Cuma

Anlamak gerekli değil, içerinize eğilip bakın!


Anlamak gerekli değil.

Bakmak yetiyor. Kime, neye, ne için...

Kime...

...kafanızı kaldırıp azıcıkta olsa, kıyametin geldiğini gördünüz mü. Bi kaç umut kırpıntısı bile, onların ayaklarını bu kadar rahatsız ederken. Buna direnmenin süreğen bir hal alacağını düşünmüyorum. Çünkü kime göre özgürlük istediğiniz çok önemli.

Toplumsal bir düzeyde aydınlanma başlamasıyla birlikte bitmiş gibi görünürken. Etrafınıza baktığınızda ki kaotik durum, bunun fısıldayıcısı. Bu açıdan toplumsal aydınlanma artık bir paradigmadır. Başarılı olacağı düşünülüp değerlendirilmeye alınsa da işlevini yitirmiştir.

Toplumda yaratılan pembe düşler ve kurtulma, artık gerçekliği ile birlikte kesinlikle paradokstur. İnsan kendini düşünmeye zorunlu bir yapıya büründüğü için-yada bu düşünceye mecburmuş gibi yönlendirilmiş bir mekanizma haline geldiği için-; bireysel özgürlük hiçbir zaman, içerisinde bulunduğumuz toplumda imkanlı değildir.

Cehalet küf gibi sarmaktadır içerisinde yaşadığımız ekolojiyi. Bireylerde bugün sadece ideolojik bir kargaşa altında holiganlık yapmaktadır, birbirlerine. Bunu bu şekilde algılamayanlar, kritik bir dönemeçtedirler. Son kulvarda yaptıkları ise kriz, keriz, kereviz üçlemesidir. Yani absürdlüktür.

Bu üçleme tamamen ağlama, dişlerini birbirine vurmayı engelleyemeyecektir. Boğaza kadar girilen bu foseptik çukuruna benzeyen genel etik kuralları, toplumsal bilincin gerekliliği sanrısı. Bireyleri yalnızlaştırmakta ve yalınlaştırmaktadır. Bu bir aynı duruş sorunudur. Başka bir deyişle tek kutuplu dünya özlemi.

Hızlı bir geçiş ile, kısa bir betimlemenin ardından. Sonuç itibari ile, gözlerinizi açmadığınız takdirde; bunun bokluğunu göremeyeceksiniz. Çünkü benlik etrafınızdan aldıklarınız değil, özgün fikirlerinizle oluşturduklarınızla kazanılacaktır. İşte gerçek özgürlük budur. Özgür bir birey, özgünlük içerisinden doğan kaosun çevrimi ile evrimleşip, erginleşerek kurtulacaktır bu kör, yarasa bakış açılarından.

..bu yüzden de anlamak gerekli değil. Eğilip us'unuza bakın.


LiberterKedi

19 Mart 2009 Perşembe

Johnny Got His Gun(Dikkat İnsansın!)


Metallica' yı biliyor musunuz?

Eğer Metallica'yı biliyorsanız sanırım One parçasını bilmenizi sormam saçmalık olur. Bu yazı bu parçanın klibi üzerine. Başlayalım.

Metallica' nın One parçasını dinlediğinizde, eminim ki tüyleriniz diken diken olur. Sözler, enstürmanların ortaklaşa dile getirdiği o ağır ezgi, sizi beyin kabuğunuzdaki titreşimlerin oluşturduğu ağır hayallerde yolculuk ettirir.

Bu ne mi?

...şöyle diyim bu Savaş'a Hayır De! isteğidir.

Evet bu klip Savaş Karşıtı bir parçadır. Klibinde ise zamanının en iyi savaş karşıtı filmi olarak nitelendirebileceğimiz filmi olan Johnny Got His Gun filminden görüntüler almıştır. Ünlü Metal Müzik Grubu bu klipte filmden görüntüler göstermek için, filmin telif haklarını almıştır. Ve filmi izleyip daha sonra bu klibi izlediğimde içimdeki kaosu biraz olsun çözdüm. Filmi geçen gün bende arkadaşlarımla izledim. Kesinlikle dönemine göre süper bir film. İzlerken yaşamınıza bir yandan sarılırken, bir yandan da savaşlara karşı öfke ile dolacaksınız.

Hayat dediğimiz, içerisinde ikame ettiğimiz bu zaman bileşeni, aslında o kadar sığ ve sıkıntı verici oluyor ki , bu sizin bakış açınız ile alakalı.

Nasıl mı?

Savaşların mantıklı olduğunu savununanlar bu filmde ötenazisini isteyen bir gazinin yalvarışlarını izlediğinde hayatın ne kadar sıkıntı verici olayları bizim karşımıza getirebileceğini gösteriyor. Ayrıca film bir noktada, kimlik savaşı için vatan millet uğruna gidilen yolda, nasıl kimliksiz kalıp, sizin üzerinizde planların yapıldığı bir hayatı vurguluyor. Ayrıca sizi düşünmeyerek daha sonra sizi nasılda karantinaya alabilecek bir dünyanın olabileceği varlığını gösteriyor. Kelimesiz kaldığınızda birey olabilme hakkınızı bile elinizden alarak bir deneğe dönüşebileceğinizi irdeletiyor. Kısacası bu film insanlığınızı sorgulatıyor.

Ek: Filmi izledikten sonra, aynı adlı bir kitabının olduğunu öğrendim sanal alemden. Bu kitabı en kısa sürede edineceğim. Ama film yönüyle gerçekten döneminin en iyi savaş karşıtı film diyebilirim. filmin çevrimiçi görüntüleri YouTube ve Video.google mevcut. Ayrıca bi kaç film paylaşım sitesindede indirme linkleri var. Bu açıdan ulaşabilirseniz keyifli izlemeler...


17 Mart 2009 Salı

dilek.

Doğdum...

...yine, yeniden. Aşmam gereken yolların eşiğinde, önümde bilinmedik bir zamanın eşliğinde hayata eşlik ediyorum. Tek bir dileğim var ki, bunun ne olduğunu bilmiyorum. bu bir kaos. Ama içerisinde mevcut olan dünyanın tümünü kapsayacak ve tüm insanlık için; mutluluk, huzur, sağlık, eşitlik, özgürlük, barışın hiç eksik olmadığı süreğen bir hayat arzusundayım.

Bitti.