12 Haziran 2008 Perşembe

Gözyaşlarınızdaki Sanrılar

Ne kadar da yalandı sen ve senin gibiler. Ne dediğini bilmediğimi sandığın zamanlarda, sanrılarım her daim doğru çıktı. Bir yazılanı bu kadar uzatmasaydın keşke demiyeceğim size, sebebini biliyorum ben şimdi bu duruşunun. Kutu kolaya tecavüz eden bir idenin damlası olan, okyanusumda yağmur damlasısın unutma.

Artık bu gün menşeii belli olan kaçışının sebebini öğrendiğimde, yaptıklarınla gösterişli bir podyumda yürümek isteyişindi buna sebep. Unutma ki "Ben sina çölünde bir bedevi, kömür madenlerinde bir işçi, ama hiç bir zaman sahte olmayan bir emektarım" yeri geldiğinde ayaklarının altında bir merdiven olsam da sana göre, unutma seni yukarı çıkartan seni merdivenlerdi karanlıklarında...

Kaçın devam edin kişiliklerinizden... yazdıklarım dökülecekler peşinizden. Ve siz öldürdüğünüzde de beni, tıpkı annesi belli olmayan bir velet gibi, düşüncelerim sizleri ezecekler. Sahip olduğunuz kişilik boşluklarınıza, yağmur olup yağacaklar, kirlenmiş toplumsallık dışı safsatalarınızı çürütmek icin.

Korkmayın. Artık bir yıldız gibi gökyüzünden kayıyor, evrenin derinliklerine doğru simasını terk ederek, is düşmüş dilinizin bacasına yakınlaştırın ki, rahatça dumanını dışarı kusasınız. Sıkıştığınız kişiliksizliklerinizin köşe başlarında...

Sokak lambalarının bile küstüğü sokaklar, neydi benim suçum sizce?

"Benim sina çölünde bir bedevi, yeri geldiğinde kömür madenlerinde bir işçi. Ama hiç bir zaman sahte olmayan bir emektar olmamam mıydı?"

Yoksa sahteliklerin verdiği ürkekliği, kiraz tatlısı tadında aşkları doyasıya yaşamak isteyen yüreğimin rotasını, şaşırtan kalbim miydi!

Tek gerçekliği ise gözyaşlarınızdaki sanrılardı kanımca...

Duzenlenmektedir...

Hiç yorum yok: