20 Temmuz 2008 Pazar

İÇ/Ruh Sökümleri -1-

Uzun zamandır içime bişeyler koymuyordum. Düzensiz raflarım ile, içleri iyice karışmış halde hep kafamı ellerimin arasında hapsetmiştim. Uyurken korkularımı ve yalnızlıklarımı doluyordum bedenime. Kalbim ile beynimin arasına sıkıştırdığım ölümü düşününce hep sen geliyordun beni hayata bağlayan.

Ürperiyordum ışıklı yollarda yürürken, birden karanlık yollara sapan kaderimin farkına varınca. Biraz içime çekilmiştim sanırım. Yalnızlığımla suskunluğumun yitikleştirilmesi nasıl makul bir hal alabilirdi.

Uzunca düşündüm durdum ve en uygun yol, kelimeler ile dans etmekti. Tıpkı Emma Goldman' ın "Danssız bir devrim olmaz" dediği gibi. İşte bu anda yüreğimin düştüğü yol olan yalnızlık dağlarında gezdiridiğim fikirlerimin çobanıydım ben.

Yönetimsel olarak onları sanatta, edebiyatta salamuraya yatırsamda, geçmişte düşündüklerimi gözardı edip onları kirlettiğim için vicdanım yanıyordu. Bedenimi kaplayan bu ateş sürekli beni sayıklamalara itiyordu. Ve oltamın yalnızlıklara saplanmasını fısıldıyordu. Yollarını kaybetmiş gökte asılı duramayan yıldızlar-Ben nerede hata yapıyorum- diye konuşurken, zaman hızla gidiyordu ellerimin arasından usulca süzülerek.

İç/sel oluyordu göz yaşlarım hatırladıkça. Her bir imgem parçalana parçalana dolanıyordu ve anlamını bilmeyen kaynak eminliğinde değil bunun. En acısı bu.

"Ezgi'ye Çağrı"

LiberterKedi

Hiç yorum yok: