Sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Aralık 2008 Salı

Dada Engellenmeli Midir?


Dadaist bir tavır neden dünya da yasaklıdır sizce?

Bunun özellikle sanatta sansürlenmesi kadar gerici bir zihniyet yoktur. Yıkımın olması sanatta engellenemez.

Düşünceyi dilde engellersiniz. Ya da kaleme dökülüp statik bir hal aldığında yasaklanabilir düşünce. Hiyerarşi ve otoritaksi(...kendi deyimimle, otorite düşkünlerini böyle ifade ediyorum.) yolcuları, yollarının düzen bozukluğuna ışık tutanları istemez. İstememelerinin sebebi işte bu yıkımın gerekli olduğunu göstermek, insanların sanat ile aydınlatılmasının başarıya uğramaması içindir ki, dada istenmez.

...zaman içerisinde yaşadıklarımızı düşündüğümüzde, sanatın griftleşmesinin önüne geçilmesi için, bu eylem süreci içerisinde zararlı olan unsurlar, insanlığı yararlı bir yerlere taşımış mıdır sizce?

...bunun cevabının olumlu olmasını o kadar çok istiyorum ki ama bugün etrafınıza baktığınızda, bunun cevabı HAYIR.

Neden mi hayır?

...açın gözlerinizi ve sanatın o yaratıcı yapısının nasıl iğdiş edildiğini görün. Bugüne dair basit bir örnek verecek olursak; günümüzde kadının yapısını sanatta farklı bir anlam ile dile getirmek isteyenler, sergilerinde fiziki ve psikolojik şiddetle karşı karşıya korumasız halde.

Bunun sebebi ne midir?

Kadının karanlık çağdakinden bile daha fazla hor görülüp, cinsel bir obje olarak görülmesinden, kişilerin git gide sanattan, bilgiden, kanıtlanmış doğrulardan uzaklaşıp, dogmaya boyun eğmesi; bireye olan saygının, kişilikler de silinmesinden dolayıdır.

Bunun engellemesi ise şu şekilde olacaktır:

Kültür & Sanat' ın kişiliklerde hakim / egemen öge olarak belirlenerek, çekirdek toplum olan ailelerin sanatla ilgili olması ile sağlanacaktır.

Örnek olarak çocuklara müzik kültürü, tiyatro, belgesel, sinema, resim vb. unsurlar aileler tarafından enjekte edilecektir. Bunda yetersiz olan ailelere uzman kollektif kurumlar tarafından oluşturulan danışmanlıklar yardım edecek. Bundan sonra zaten çocuk aileden aldığı temel eğitimi, okulda uzman kişiler tarafından uygulanan eğitim sistemi tarafından verileceklerle geliştirip, kendine olan özgüvenini elde kazanması ile okulda oluşturulan gelişim temelli eğitim ile topluma yasakçı, kuralcı bir birey olarak gelmeyecektir. Gelişiminide bu yönde sağlayacaktır.

Bu şekilde dada engelenemeyecektir dilde de, sanatta da ya da başka bir kise altındada. Böylelikle özgür, aydın, kendini sorgulayacak bireylerin egemen olduğu bir toplum olarak yanlışları birey kendince sindirerek asimile edecektir.

O zaman sizce dada' nın getirdiği yıkım geliştirilip uygulanmalı mıdır?

Yoksa bugün kü guruh gibi yaparak veya onların yaptığı yasaklara göz yumarak engellenmesine devam mı edilmelidir?

---Unutmayın ki; küçük gölgelerin altında geliştiremediğiniz fikirlerinizin asıl gardiyanı sizin korkularınızdır. [LiberterKedi] ---

29 Kasım 2008 Cumartesi


Hepsinin gözlerinden farklı olarak yeralan, dünyanın en güzeli gözleri olarak nitelendirilirsede nitelendirilsin, diğerlerine göre her zaman onlar EŞEK' tir.

Zamanınızı hiç sorgulayarak yaşadınız mı?

...bu dertli olanların, onların dertlerini merak edip onları hiç anlamaya çalıştınız mı peki?

...aslında ben biliyorum vereceğiniz cevapları. Ama durun biraz düşünün, düşündünüz mü?

....mesela benim derdim nedir?

Kısaca bu gereksizkedi diye de nitelendirebileceğiniz kedi olan benim derdimi söylim; kitapları ekmek gibi gören oburun tekiyim, kitabı okuduktan sonra hazmetmeyi çiğnemeden yapmam ya da daha önce tattığım bir kitabı yıllar sonra okuduğumda, daha da farklı bir tat alırım.

Sanrım bu yönümle damağım bana bir lutufta bulunuyor.

İnsanlar konusunda onları birbirinin aynası olarak görüyorum-bi felsefe kitabından okumuştum bu sözü, çok sert olsa da insanlar sanırım bunun ağırlığını anlamıyor- ve sürekli devinimli hareketleri ile, birbirlerine hakaret etmeyi, çekişmeyi, değiştirmeyi(olumsuz yönde :( ) seviyor ve yanlış olduğunu bilselerde düzeltmiyorlar. Bu yönüyle insan insanın aynasıdır. Çünkü kimse diğerinin bir canlı olduğunun farkında değil, sadece onu eziyor.

Bu hep böyle sürermiş.

Bunun gerçek olmadığını ise yediğim bi kaç ekmek öyle olmadığını söyledi, yaşadıklarım ve ekolojim böyle hüküm sürmesinin engellenebileceğini fısıldadı bana kelimelerle...

Nasıl mı?

...evvel zaman içinde, delik deşik edilmiş bir hümanite, zamanından uzak anlarda; eskiden çok eskiden- takriben ben daha babamın ve annemin genlerinde savruk haldeyken -öyle topraklar varmış ki, kokusunu insanın tenine dolarmış, insan ona adeta taparmış o zaman diliminde. Çocuğu gibi sevip onun saçlarını tırmıklar, yüreğini yumuşatırmış elleriyle. İşte bu aşkındanmış insanın; doğaya karşı olan sevgisinden ötürü, bünyesinde barındırdığı sonsuz delilikten ötürü geliyormuş...

...işte bu yüzden, doğa sevgisinin/doğal yaşama olan o eski arzulu aşkın tutkunları uyandırma servisi oldukça, insanlığa çuvaldızı batırdıklarında onları nelerin kaybolmasına sebep oldukları yönünde uyandırdıklarında: İnsan ne olduğunun farkına yaptıklarını görünce varacaktır...

Why do we fall?

So that we can learn to pick ourselves up
...

...diyor filmin birinde hayali kahraman. Size soruyorum o zaman bende:

Neden düşeriz. Sadece ayağa kalkmayı öğrenmek için mi?

Kişisel Duygu: Bu konuda ve her konuda olduğu gibi yaşamlarımızı sürerken, yaşadıklarımızın bize çizdiği yol aydınlanmadır işin özünde. Birey özgürlüğüne kavuşmak içinde aydınlanma sürecine girdiğinde felsefesini oluşturur. Aydınlanacağı zaman yapamayacağı hiç bir olgunun varolmadıgını görecektir. Çünkü bu aydınlanma sürecinde ve özgürleşme mücadelesinde aklını kullanmaya cüret eder insan...

İşte bu yüzdendir ki "dünyanın en güzeli gözleri eşşek gözlü bu düşünme açı insanlarda mevcuttur". Bu yüzden unutmayın ki insanın ne olduğunun önemi yoktur. Yaptığı işlerin onu diğerlerinden ayıracağının baki kılınması ve farkına varılması gerekir...

LiberterKedi

29 Eylül 2008 Pazartesi

Tyler bunu biliyor....

Dilimle silahın namlusuna açtığımız susturucu deliklerini hissedebiliyorum. Bir silahın çıkardığı sesin en önemli bölümünü genleşen gazlar oluşturur, ve de kurşunun çıkardığı ince sonik bir patlama duyulur, çünkü kurşun çok hızlı gitmektedir. Susturucu yapmak için, silahın namlusuna sadece delik açmanız gerekir, bir sürü delik. Bu delikler gazın kaçmasına ve kurşunun hızının, ses hızının altına düşmesine sebep olur. Delikleri yanlış açarsanız, silah elinizi uçuracaktır.
"Bu aslında ölüm değil." diyor Tyler. "Efsane olacağız. Yaşlanmayacağız." Namluyu dilimle yanağıma doğru alıp, Tyler sen vampirlerden bahsediyorsun diyorum.

Üstünde durduğumuz bina on dakika içinde burada olmayacak. Buharla dezenfekte
edilmiş nitrik asidin yüzde doksan sekiz konsantresini alırsın, ve bu aside üç kat fazla sülfürik asit eklersin. Bunu buz teknesinde yapmalısın. Göz damlası ile damla damla gliserin
eklersin.

Nitrogliserinin olur. Ve patlamaya hazır.

Bbbbbuuuummmmmmm....

Bunu biliyorum çünkü Tyler bunu biliyor.


...yukarıdaki, replik dövüş klübünden. İzlemeyeniniz yoktur bu filmi. Bir eleştiri filmidir. Bir çok kişinin söylemiyle; ilk defada anlaşılması zor deniliyor. Bunun sebebi bizlerin filmlere sadece görüntüden ibaret olduğunu sanmamızdan, geçen replikleri irdelememizden ötürü gelmesiyle ilişkili olduğunu düşünüyorum. Tyler bunu bildiği içinde, repliklerde insanlara gerçek hayattan ürkütücü bir çok anekdot sunuyor...

Perki sizler filmleri ne gözle izlersiniz?

25 Eylül 2008 Perşembe

Aktivist Dadaist Eylemce(Yıkım)

Yok etme tutkusu, aynı zamanda yaratıcı bir tutkudur.
(Bakunin)


Kardan adamların bulundukları sistemde, güneşin yitirilmesi ile, insanların ortamlarına tecavüz etmesi....

Nasıl bişey yahu. Böyle saçma bişey mi olur efenim...

Olur efendim olur. Şöyle olur.

Perde aralanır ve mevsimsiz bir ortamda yüzyıllardır gerçekleşen bir trajedinin ilk sahnelerinin dialoglarını görürüz yaşamımızda. Sürekli bu diyologlarda bir taraf olduğumuzu düşünsekte daha sonraları aslında bir monologta sadece bir biblo olduğumuzun gerçekliğini ispatlarız yaşadıklarımızla. Fakat hala bunun farkına varamamızın sebebi ise, bizlerin uyuşturulmasından ötürü gelir.

-Düşünün insan doğaya tekmelendiğinde yalnız başınaydı.

İlkel çağ dediğimiz bu dönemde, deneme yanılma yoluyla kendi yaşamını idame ettirirdi. birey Bu bireyin bireysel özgürlüklerinden vazgeçip, toplumsal özgürlükleri umursamaz hale gelmesi ise git gide toplumsal kalabalıklığın gerçekleşmesi ile doğmaya başladı. Genele yayılan bu bencilliği ile hümanite; açgözlülüğünün getirdiği bir genel davranışının doğmasına sebep olmuştur.

Bu davranış daha da fazla isteme ve herkesin birey olamayacağı safsatısını savunması ile ortaya çıkmıştır. Böylelikle sınıfsal ayırımlar ortaya çıkıp, bireysel özgürlükler imkansız bir olguymuş gibi yansıtılmıştır. Bunun bu gidişata yol almasına sebep ise, bizim tahakküm etme yetimiz ile başımıza getirdiğimiz "KARDANADAMLARIN" latent kişiliklerinden ötürü gelir. Bunlar toplum üzerinde gidip geldikçe, menilerini bireylerin damarlarına enjekte etmişler. Halüsünojik bir etkiye sahip bu hareketin farkına varamayan insanlık, bu yüzden yüzyıllardır bir trajedinin piyonu olmuş.

Bu oyunda aslında herşey insandır...

(....)

...bir trajedinin senaryosunu yazarken yazarı da biziz, süflorü de biziz. Fakat bunun unutulmasına ve farkına varılamamasına kaynaklık eden olgu ise, bizlerin makam ve yerlerimize duyduğumuz bu tahakküm aşkı ile gerçeklenir. Ellerimiz ile tasarımlarını gerçekleştirdiğimiz bu yapıları yıkmak bizlerin elindedir. Değişmeyen tek şey, ön yargılarımızın yıkılamayacağı kansıdır. Tek gerçek ise insanın düşünmekten, çalışmaktan, uğraşmaktan, acı çekmekten korktuğu ve mücadele etmekten kaçındığı gerçeğidir. Gorgias' ın inkarlarını ele alan ve onları kullanarak gerçeklere gitmeyenler, toplumda şüpheyi, sosyolojik olarak olması gereken, yaşanım gereksinimi haline getirmiştir. Bu olguların üzerinde yükseldiği sanrılar, zamanla kendini tüketmektedir.

Tüketecektir....

(...)

Tükenme nasıl gelecektir...

...tükenme günümüzde yaşanmaktadır. Sadece bir ölüyü hortlatmaya çalışanların ellerindeki maddiyatla gerçekleştirdiği son eylemler, günümüzde son demlerinin hükmünü sürmektedir. Yıkım geldiğinde doğacak olan kaotik ortam, herşeyin daha sağlam bir ölçü de gerçekleşmesini sağlayacaktır. Bunu yaparken besleneceği etmenler ise düşünme, yaratma, eşitlik, karşılıklı antlaşmalar, çalışma, çabalama, uğraşısı ile mücadele unsurlarıdır.

Yanılgıya yer vermeme adına, bu olgular üzerinde yaşamın yol almasına sebep olacak olan bu etmenler; toplumun kaygan unsurları olmayacaktır. Toplumun üzerinde ilerlemesine kaynak teşkil edecek gereçler olacaktır.

(...)

Yıkım nasıl gelecek yahu...

...sanatta, edebiyatta dadaist eylemlerle gerçekleşeceğini size söyleyebilirim.

Nasıl mı?

Mesela sürrealist tasarımların, çizgi dünyasına yansıması gibi. Ya da üretilenlerin yapı bozumunu kullanarak değiştireceğimiz yapıları ile, yeniden elde edilen bilgi nesnelerinin kazandığı yeni formlarının, toplumun ihtiyaclarına göre tasarımlanıp ortaya sunulması gibi... Bu sayede üretimsizliklerini sanatın karnına sokan, onun bakirliğini elinden almaya çalışan tecavüzcülerde; kendi kendilerini asimile edeceklerdir. Bu gelen yıkım işte bizim birer buz kütlesi olan, bu seçim süreci içerisinde kendi yarattığımız tahakküm düşkünü kardan adamların da eriyip yitikleşmesine sebep olacaktır.

Bu yüzden şunu unutmayınız ki: Kardan adamların birer güç aşıklığının simgesidir.

Gözlerine konulan kömür parçalarının karası ise: Dünya’da acımanın gereksiz olduğunu, herşeyi yalanla dolanla, yönetmenin gerekliliğini gerçekmiş gibi algılanıp, eşitlikçi karşıtı, hiyerarşi düşkünü bireylerin sahip olduğu erimeye mahkum geçici yargılardır.

Herşey eriyip buharlaşıp, yeniden düzenlenebilir. Bunu gerçekleştirecek olan yine bizleriz. Dadaist eylemce buna bir örnektir.

23 Eylül 2008 Salı

Postmodern, kabulenilmeyen aşk yapısı

Aslını inkar eden gündüzün sonu, adım adım dağlar ardına kaçan güneş ile geldi. Uzaklaşanın tek umudu ise "daha kötüsü olursa hayalini yakarım onun" diye iç geçirmesidir. Elindekinden git gide yokolma sorunsalını, hep aynıydım savı ile çürütme safsatasının son bulundurulması ancak gece-gündüz ilişkisi ile açıklanır.

...işte bu gerçeği gizleyenlerin anlayamayacakları, yıldızların yerinde uzun süre asılı duramayacağıdır. Gökyüzünden indirdiğimi bile sorgulayacak kadar cesaret sınırlarını aşarken, tek gördüğüm gerçek "İnsanın inandığı olduğudur" mantığını gerçeklediğidir.

- Siz hiç mucizelere inanırmısınız Amca?

- Geçmişte tükettim evladım.

...neden buna inanıyor amca diye hiç düşündünüz mü ona kızmak yerine. Tabi ki yok. Buna bağımlı bir bireyin yoksunluklarının tek gerçeği gördükleridir. Yaşamından nadasa yatırdıklarını irdelemeyenler Araf'ta kalmış ölüler gibidir. ya Kerberos gelecek çekecek onları, ya da lethe'de su içeceklerdir. Kaçınılmaz kaderci durağan zihniyet bunu gerektiriyor çünkü.

(...)

...insan sevdiği zaman kum tanesinde bir intiharı yaşar, bir dünya kurgular, yaşamını tek başına da idame ettirir. Şizofren bir iç geçirme olsa da bu sanrılar, söz edimlerinin hayali isyanına, gerçeğin gösterdiği izdüşümlerdir. Ellerinde sonsuzluğu tutanlar ise işte bu paramparça sevgilerin, ünsüz uluyucularıdır her dolunayda. Kulak zarınızın beyninize efil efil estirdiği korku dolu, ürkünçlük bundan kaynaklanır.

Postmodern, kabulenilmeyen aşk yapısı da bu izdüşümsel bencil aşk kalıntılarının, yaşantısal olmadığı görüşüdür. Ya tanımlanan yaşadıklarımız ve yaşattıklarımız yaşatacaklarımızın göstergesi değil midir?

Bunu anlamanın tek yolu mücadele ve denemedir. Yansımasıda şu replikteki gibidir:

Mükemmel değilsin. Seni şüpheden kurtarayım tanıştığın o kız da mükemmel değil. Asıl soru birbiriniz için mükemmel olup olmadığınız. Önemli olan bu. Dünyadaki her şeyi bilebilirsin ama bunu öğrenmenin tek yolu denemektir.

Can Dostum Filminden
Buna inanmayanlara tek sözüm, gidin aydınlıklarınızda gizli şeytanlarınız sizi mutlu etsin.

Yokum ben bu oyunda!

9 Eylül 2008 Salı

İnsanlığa Dair(Yeryüzü Ayetleri)


Ayın sarayında yaşayan
şişman adamın,
daha da
şişinme
mesin
-e bağlı
ol
ara
k
.
.

Tahakkümü içeriden yıkmak...
-6-

Güç ilişkilerinizi toplumun geneline egemen kılıp, herkesin eşit olması için tahakkümü kabul edin. Sözleşmelerinizi bu yönde gerçekleştirerek özgürlüğü getirin. Aksi taktirde bireyci güç egemenliklerinin sonuna, kibrit suyu dökülüp yakılacaktır tarafımızdan.

Şenlikli bir toplumun kuruluşunda, en önemli unsurlar; kültür&sanat, düşünce ve tefekkür, inandığının toplumun yararına gerçekleştirme uğraşısı içerisinde, bunların gerçekleşmesinin imkansızlaştırılması...statik bir hal almasına karşı olarak, savaşmayı size olağan gösteriyoruz.

Toplumda egemen kılınması gereken olgular açgözlülük, çıkar, rant sağlama, aldırış etmeme, özel yaşamın dejeneresi, bireysel özgürlüklerin kısıtlanarak toplumsal gelişmenin önüne engel konulması gerçekleşse de. Unutmayın ki yaşam devinimsel bir mekanizmadır. Okumak, araştırmak, düşünmek, irdelemek, fütürist bir yaklaşımla, mantıklı bir kaç adımla hayatlarınızı bu bedbah durumdan sıyırabilirisiniz...Bunu gerçekleştirdiğiniz takdirde:

Otoriter/totaliter/hükümcü toplumsal tasavvurlar reddedilerek; "zor"a değil, kendini sürekli sorgulayan, yeni bir "etik" anlayışına dayanan "gönüllü birliktelikler" savunulacaktır. Tahakküm bu yolla, kılıfındaki anlamından(sıradanlaşmış, güç tutkunu hazzından) sıyrılacaktır. Ve hayatın tinsel doyumundaki eksikliklerinide gidererek, rasyonalist manifestosunu duyuracaktır evrensel bir eksende...

Yeryüzü Ayetleri - Parşömen 2 (Paraf 2) -

LiberterKedi

2 Eylül 2008 Salı

Sessiz Haykırışlar - Perde 1 -

Dillendirmek istediklerimizi, genelde resimlerle ifade edeceğiz bu dizinimizde.














Resimlerin sahiplerini tam isimlerini bulamadığım için yayınlayamıyorum. Bu durum için özür dilerim...

31 Ağustos 2008 Pazar

Zeitgeist(Zamanın Ruhu)

Öncelikle bir uyarı ile başlayalım bu filmi izlemeye başlarken gözlüklerinizi çıkarın, tebiki dünyaya ön yargı ile bakıyorsanız!

Zeitgeist: Zamanın Ruhu anlamındadır bu kelime. Film bu felsefeden yola çıkarak günümüzü ve geçmişimizi irdelememize olanak sağlıyor. Tercihi bize kalmış.

İlk kez 2007 yılı Haziran ayında Google Video' da yayınlandı. Yayınlanır yayınlanmaz günde 70 bin, ayda yaklaşık 2 Milyon izleyenle internet tarihinin en çok izlenen ve toplamda dünyanın en çok indirilen filmi oldu. Fakat bundan birçok kimsenin haberi olmadı. 15 Mart 2008' de dünya genelinde gösterim günü ilan edildi ve 1800 noktada özel gösterimler düzenlendi. Aynı gün Türkiye' de Boğaziçi Üniversitesi' nde ve Atlas Pasajı Nefes Cafe' de gösterildi. IMDB' de 8.7 puan aldı. Oylamaya katılan 3,877 kişiden 2,450’i filme 10 tam puan verdi.

Filmin içeriği dünya genelinde çok büyük tartışmalar yarattı. Hatta Zeitgeist' e karşı Hıristiyan çevreler iki alternatif film bile yayınladı. Bütün bu tartışmalara rağmen büyük yayın kuruluşları filmin adını ağızlarına dahi almadı. Bütün sansasyonel etkisini bağımsız internet siteleriyle sağladı.


Korkularımızla yüzleşmemek adına "Komplo Teorisi" kelimesine dört elle sarılır olduk. Özellikle dönemimizde öyle insanlık dışı olaylarla karşılaşıyoruz ki bunların kökenini araştırmak, hatta düşünmek bile bizleri korkutuyor. Mesela "İnsan Hakları". Batı medeniyeti merkezli olduğuna inandığımız bu kavramın tam da Batı Dünyası tarafından ayaklar altına alınması hayata karşı güvensizliğimizi zirvelere taşıyor. Toplu mezarlar, petrol için öldürülen bebekler, işkencenin ABD tarafından standartlarının belirlenmeye çalışılması bizlerin insani kriterlerini de bulanıklaştırıyor. Bütün bu saydıklarımız değerlerimizi kazandığımız geçmişimize götürüyor. Bize söylenenler, öğretilenler yalan olmalı ki bu insani kriterleri yaratanlar kendileri her türlü değeri alaşağı ediyor.


Zeitgeist filmini seyredenler bu sorgulamayı daha yıkıcı yaşayacak. Ya uyanacak, ya olanlara şaşırmaya devam edecek. Film din, para, ve korku üçgeni içerisinde kıstırılan toplumların nasıl yönlendirildiğini ve büyük planın tekno - totaliter bir Dünya Devleti kurmak olduğunu ileri sürüyor .Zietgeist' de artık koplo teorisi sınıfından çıkmış ve herkesce doğru kabul edilen 11 Eylül Saldırılarının bizzat Amerika tarafından düzenlendiğini, kredi sistemini, savaş ekonomisini, merkez bankası ve Federal Reserve tarafından nasıl köle bir toplum yaratıldığını anlatıyor.




Anlatırken sizin insanlıktan miğdenizin bulunmasına sebep oluyor. Kendinizi ve yaşamınızı sorgulamanızı, olayların zihninizde daha da netleşmesine sebep olan bir film. Ama başta önemli bir uyarı diyerek dillendirdiğimiz gibi.

Bu bildiğiniz belgesellerden değil!

Bu bildiğiniz bir film değil. Bu gerçek zamanın ruhunun gösteriişi. Bu yüzden bu filmi izlerken önyargı gözlüklerine sahipseniz çıkarıp izleyin.