17 Temmuz 2008 Perşembe

Yalan Bir İronidir

İnsanın kişilik sorunsalına bağlı olarak beğenilme güdüsü.

Sayfalarca yazılacak bir olgu aslında. Beğenilme güdüsü ile hareket etmenin psikolojisi ne acaba.

Süslü, yaldızlı, etkileyici olmayı isteme arzusu. Övünme, kendin ile yetinme yalanı insanın kendisine bile itiraf etmekten korktuğu en büyük paranoyadır dünden kalan. Bu klasik söylemler , bu davranışın temellendiği olgulardır. Genel bir çerçeve içerisinde toplarsak, bu davranışa yakın olan insanların tabirini şöyle yapabiliriz:

Bu yolda adım atan insanlar; acıktığında avına diş bileyen çakal sürüsünün yaptığı gibi, bu adımları gerçekler olarak kabul görselerde, argo bir tabir ile bunun eşanlamlısı mezarcılıktır.

Yüzyıllardır insan dünya üzerinde hayatını idame ettirirken, koşullar gereği farklı alanlarda da boy göstermiştir. Bu tıpkı Kültür & Sanat alanında da olduğu gibi. Yaşamı içerisinde kimi zaman politik gerçekler ile kimi zaman sanatsal gerçekler ile hareket etmiştir kişi. İnsanın boy gösterdiği ve aslında tek hak götürmeyen alan ise Kültür & Sanat alanıydı bugüne kadar.

Zaman ilerledikçe üretimin yavaşlaması, statikocu yapıların dinamik görünmesi, alışıla gelmiş beşeri davranışları çürüten imgeler ile yazılan yazıların, toplumun gelişimine yönvermeye başlamasıyla, toplumun geleceğine tecavüz edilmiştir. Buna bağlı olarak yola çıktığımızda, böyle Kültür & Sanat çakalları tarafından sistematik olarak yürütülen çalışmalar ile gerçeklerin yerini politik yalanlar yer almıştır. Toplumu oluşturan halk git gide birbirine güvenemez olmuş. İnsanlar ise yalanlar ile gözlerini boyayanların davranışlarını normal bir hareket olarak kabul etmişlerdir. Tarih sayfalarında yer alan buna benzer bir çok olayın ardından gelen tek gerçek ise sistemin "yıkım" ıdır.


...


Evet dejenere olmuş insanın anlayışı, yalanı kabullenip, gerçekleri gözardı etmesi ile gelen tek kazanım sistemin yıkımıdır. Yönetim değişiklikleri işte bugün bu şekilde oluyor. Günümüz toplumunda insan davranışları sanat açısından asimile edilmiş gerçekler ve bireye empoze edilmiş yalanlar ile hızla ilerlemektedir.

Sosyoloji, psikoloji, felsefi ve diğer tüm bilim alanlarında yıkım süregeliyor uzun zamandır.

Yer yer sistemin kötü gidişini daha da kötüye götürmek isteyenlere karşı ayak direyenler olsa da. Ayak direyenlerin gerçekleri yaşatma ve gelecek kuşaklara aktarma inatları, yine bu yalanları kabullenen toplum tarafından yıkılıyor.

Yarınları ellerinden alınan çocuklar ise daha tohumdan gerçek olmayan olgular tarafından yönlendiriliyor güç odakları tarafından. Görüntüde. Aslında toplum yıkmamış oluyor onları, anlattıklarımıza bağlı olarak.

Yıkan ise temelde onlara yüklenen yalanlardır. Bugün bu inatçıların yok oluşu ile hayat idamesi sırasında trajedik olayların yaşanması ardından ve sonrasında kendi kendine ortaya çıkan gerçeklerin hiçbir zaman yıkılmaması da, kendi içerisinde durumun bir ironi barındırdığını gösteriyor. Yani yalan bir ironidir aslında.

Bunun deneysel çıkarımları ise traji komik bir şekilde hep yaşanıyor.

Nasıl mı?

Şöyle: Bugün inatçıların fikirleri şarkılarda, türkülerde, şiirlerde, hikayelerde vb. bir çok Kültür & Sanat dalının altında hep üretilerek yaşatılıyor, gerçek sanatçılar tarafından. Nesillerdir yıkılmayan bu gerçeğin tek sebebi ise; onların "Beğeni gütmeyen, gerçeklerin farkında olan realist insanlar" olmalarından kaynaklanıyor.

Sonuç olarak, her ne kadar bu düşün çoğu kimse tarafından kabul görmesede. Yalanla başlayan bir iş, beğeni kazansada ilk başlarda, kendini tüketerek zamana yenik düşecektir.

Ve gereçeğin yüzüstüne çıkması -sanatçı- tarafından olacaktır. Kendini sanatçı zanneden yalancılar ise ancak süreç içerisinde kendini yitiren politik bir kir olacaktır tarih sayfalarında.

Hiç yorum yok: