9 Ağustos 2008 Cumartesi

Mutluluk Dişili

Gözyaşlarımı enjekte ettim gecenin damarlarına.

Saçlarına dolandım yağmur damlaları gibi senin. Umutlarımı yüreğine sardım kasnağın gibi. Ve yalnız değildim yine bu hain gecenin içinde.

Karanlığın ortasında duran deniz feneri gibi yalnız olsamda gerçekte. Yüreğimde taşıdığım hayalinin imleri gözlerimin ardında parıldıyordu. Yoksul yalnızlıkların en kabul edilebilinir olanıydı senin beynimdeki imgelerin.

Gecenin derininde bir rüzgar eser, sokağın başından, yüreğimdeki senin hayalinin çıkması doğurur o rüzgarı. Acı ile bir kaç kasılmanın ardından gözlerin gözlerime sahip olur bu vakitlerde...

Mistik bir hikayenin ardılları...

Kamelyamda otururken, hayallerimi serdiğim çimenlik üzerine düşen imgelerin mutlu ediyor beni. Umutlarımın dizildiği çardaklar papatya kokulu, çilek tazeliği dudaklarını anımsatıyor. Nehirlerin yardığı yatakların beni götürdüğü derinlik ise, gözlerine doğru yol alıyor usulca. Kokunda saklı arzularımız Nietzsche' nin migren ağrılarına benzer gibi görünse de. Bizi biz yapan zorluklarımızdır ontolojik dengemizi sağlayan bu haz duyguları ile...

Şarap şişelerinin diplerinden kalma içtiğimiz mevsimsiz aşk.

Ölümün önünde yayılan; devrik sevişmeler gibi olan sevgimiz. Cümle düşüklüğünden kaynaklanan yürek savunması ömrüm. Yaşlı bir adam gibi kırş kırış bir yüzeye sahip.

Kuşlar, düşler, çiçekler, kamelyalar üzerine kazındığım yağmur damlaları anlatacak beni sana. Kapılma saatleri olmayan, basamaklarında ateş püfürdeyen merdiveninin dikilmiş penisine aldırmadan. Çekip giden bir ben, aynı göletlere, denizlere, nehirlere coşarken, irkilen hayalerin ürkmesin. Fısılda kulaklarına onların. Zorlukların ardından göz kırpan mutluluk dişili üremeye hazır bekliyor bizi.

Gelip seni kurtaracağım.

Özgür olunca.

İnan.

LiberterKedi

Hiç yorum yok: