6 Eylül 2008 Cumartesi

Arafta Kalmış Ölü

Arafta kalmış ölü..
ses bir
yana

geç

.
.

.



"Satırlar arasında öldürmek istediğim
çok sefer oldu yaşamımda
kendimi.
"

Hayatımda neden bu kadar kendimi gizledim / saklayarak herşeyimi, yoluma devam ettim, bilmiyorum. Hep özlem vardı, ama özlem kimindi, kim buna layıktı bu tartışmalıydı. Bunun kaosu hep beni fırtınalara itti. Sandalım defalarca alabora oldu. Bencildim, hep kendim vardım bu anlarda, tek başıma, kimsesizce.

Kimseyi bilerek götürmedim, götüremedim. Denizlerin üzerinden süzülen dalgalar, kayığımı tutsa da, beni içlerine çekmeye çalışsada, posseidon mızrağı ile hep kustu beni kıyıya. Acı çeksemde hep, ebedi bir son dalış için bi gün posseidonu yeneceğim. Elindeki mızrağını kalbime saplayıp, içimdeki bu dipsiz kuyuyu akıtacağım içine denizin.

...elimden bıraktığım o kadar sayfa var ki. Nerelere dağılmışta, haberim yokmuş. Bu anlarımı dile getirdikçe farkına varıyorum. Ölümün bu kadar istenmesi bir akıl hastası için bile anormal bir durumken, nereden doğuyor böyle anlamıyorum. Toparlayamamak, boşlukları dolduramamak, yardıma açık, yardım etmeye kapalı bu testileri ne ile doldurcaz. Tam bir kaos!

Monologlarımın karmaşıklığı bazen dışardan tuz gibi katı, limon gibi ekşimsi bir tat ile, kekremsi bir hal almış gidiyor. Beni mahoş bir havaya soksada ben artık yitirilmiş bir gökyüzünde, yerinden kaydırılması için zamanını bekleyen sönmüş bir yıldızım. Hiç bir zaman bitiremeyeceğim gizlerimde, isli bir sesizlikle, gözyaşalrımda yanmaya, dilimde ölmeye hazır bir diyoloğa hazırlanıyorum tanrı ile.

Yokum artık bitiremediğim safsataların öbeklerinde...

Bitmemiş Safsatalar Sarımsağı(Paraf 3)

LiberterKedi

2 yorum:

Aydan Atlayan Kedi dedi ki...

Bu iki uç... Yaşam ve ölüm... Tam ortada duruyoruz... Bazen bir yana eğiliyor ağırlığımız bazen diğer yana... Ama sımsıkı basıyoruz ayakları o çizginin tam merkezine, kendimizle mücadele ediyoruz... Ayaklarımız öyle çakılı kalmış ki o noktaya kendimizi kurtarıp uçlardan birine gidelim istiyoruz, yaşama ya da ölüme... Ve tüm bunların adına hayat diyoruz...

Unknown dedi ki...

Denizin sırtını kaşıdığımız zamanlarda bu iki uç bizi öyle yerlere getiriyor ki, hep bu ikilemden çıkamıyorsunuz. ayaklarımızın altını yağlayan da yine içerisinde birlikte yaşadıklarımız ve kimi zaman değer verdiklerimiz oldumu bu dayanılmaz oluyor. Bence hayat bu yüzden yaşanılmasından şüphe ettiğin bir olguya dönüyor. Ama yinede savaşmak gerek. Aradalıkları yoketmek için...

Teşekkür ederim yorum için :)