16 Kasım 2009 Pazartesi

Hayal Kemirgenleriyiz!



İnsanların her zaman bakacakları, kendilerine has bir pencereleri olması, onların ne kadar sorunlarla yüzleşememek için alternatif yaratabileceklerinin göstergesidir.


Kendi hayallerimizi kemirerek geçiniyoruz. 

Sorunlarının azalmaları umudu ile ne kadar paylaşmaya çalışsanda etrafındakilerle, o kadar ufalıyorsun. 

İnsan acılarını ve mutsuzluklarını paylaştıkça değil, aksine paylaşmadıkça mutlu olabiliyor. Çünkü bölük pörçük, yarım yamalak kalmıyor. Hayat ne kadar yorumların üzerine dönse de bahsettiğimiz insan hayatı olunca, yaşamımız yorumlarla dönmüyor. Çünkü bazen yanlış değerlendirme ve objektif düşünemeyenlerin sayesinde, belki kolaylıkla kurtulabileceğiniz bir durumun eşiğinden dönemiyoruz. Adeta bir bok çukuruna saplanıp kalıyorsunuz.

Bu noktada yorumlar acıdır. Çünkü, yorumlar yaşamımızın formatize bir hale bürünmesini sağlayan duygu ve düşüncelerimizin vücüdu üzerinde, bir nevi işkenceci bir zebani gibide olabiliyor. Onun elbiselerini param parça edip, kemiklerinin her bir noktasına baskı uygulayarak, onların üzerinde yer alan etlerini mosmor ederken. Bu ayırdımla, aynı zamanda etlerin birden fazla noktasında ödem oluşturarak, başkalarının damağına zevk olarak sunuyor sizi. Oda yetmiyor ellerini direk göğüs kafesinizin ortasına daldırarak, kalbinizin en derin noktasına nüfuz edip, onu liğme liğme ederek, en bakir köşelerinize işeyerek kokuşturmaya çalışıyor. Üstünde defalarca gidip gelip, bekaretinizi bozuyor.

Açık bir söylemle...

...hiç kimse, objektif olarak olayların algılamasını yapamayıp, direk kendine göre olayları yoğurarak değerlendirirse: Bu sizi bir nevi tecavüz kurbanı haline getirir. Keza bu nokta da kendinizi paylaşarak sunarsanız, bu tecvüzün ortağı konumuna gelerek, yaşamınıza karşı sorumlu olursunuz. Bu yüzden bazen, yumuşak bir karna sahip olan duygularınızı lütfen paylaşmayınız. Çünkü:

Diş etine kadar çürümüş, dişlerine kadar çürümeyle, kokuşmuş ağzılara malzeme olursunuz. Ağızları içerisinde sizi bir alt damak, bir üst damak arasında yumuşatır, sonra da midelerinde öğütürler. Ardındanda, anüslerinden posa olarak çıkarsınız.

Sizce bu arzulanacak bir eylem mi?

Kimse, kimse için objektif düşünemiyor. Yorum yaparkende, olayları çözümleyici olarak değerlendiremiyor. Bunun sebebi ise: Dünya' da bir nevi birbirimizin fareleri olmamızdan hoşlandığımızdandır.

Sonuç olarak; topluma ne kadar kendimizi paylaştırırsak, o kadar azalıyoruz. Yorumlarla, mesnetsiz fikrilerle, ön yargılarla, bağımlı özgürlük söylemleriyle ve öznel spiritüel yaşam bakışıyla sürekli bir tecavüzün ortasında madur olarak, kirlenerek azalıyoruz. Korku bu yüzden azaldıkça daha fazla artıyor. Bu yüzden çoğu zaman yaşama bakarak kendimizi anlattığımızda, özgürleşebileceğimiz sanrısına kapılmamalıyız. Çünkü duygularımızı, mutsuzluklarımızı, sevgilerimizi, acılarımızı kusarak artabileceğimizi düşündüğümüzde; daha da azalıp ufalıyoruz, çevresel faktörlerle. İşte böyle durumlarda susmak korkuyu getirmez, korkuya dışardan bakmayı getirir.

Dikkat!

...kendi hayallerinizi kemirtmeyin!

Hiç yorum yok: