11 Mart 2013 Pazartesi

pi'ye

belki...

hep yaşamımızda var olan şüphelerimizin yüzünden, bisikletin pedalına yarım bastık. korktuk, çekindik, irkildik ama en büyük sorun ürkütüldük.



ileriye hep baktığımızda, gözlerimizin üzerine çöreklenen, kevaşe sisteme özgü, gayr-ı meşru hayallerden başka hiç bir şey görmedik. hep, mental ateşimiz, apış aramızdan yükselen o sperm karışımlı, bacak arası kirinden öte değildi. bu görünen yüzümüz. yada gizli kalan yanlarımız ile ilintili. hep bir yerinde, kendimize buluşan o duygu virüsü ile toplumun kökünü kurutan popülerliğin en aciz kurbanları olduk. hata işledikçe hayatta, çeşitli kurbanlar ve tanrısal metalar oluşturduk. bu öyle bir sistem ki bizi kendi yarattıklarımızın kölesi haline getirdi.



hayatlarımızın teneffüs aralarında taşıdıklarımız.

aşk, bu sevgi yortu altında güzellikler bahçesi denilen en vahşi, en acımasız sömürü metası. önce elinize aldığınızda, hafifçe kremlenmiş, titreşimli bir vibratör gibi size sokulur. içinizde hafif kıpırdaşmalar ile, iki kişilik halüsinasyonlar yaşamanıza sebep olur. bir çok defa dinen ve toplumun genelleştirilmiş ahlak yapısına göre uygun hareket etseniz de birçok defa mutsuz bir othello'yu oynarsınız yaşamınızda.

sonuç piç hayaller...



bozuk kişiliklerimizin içerisindeki irinler...

zaman...

günlerin dünyanın üzerinde gidip gelmesiyle, bir hayli korkunç bir hal alıyor. güvensizlik, anti popülasyoncu bencil bireyci kişilik, kişisel yükselme hırsı ve daha nicesi... insanlığın morfini, sanal dünya ile kendini geliştiriyor. sessiz insanlık. bir zombi filminde olmadığımın farkına ancak nefes aldığımda varıyorum. içerimde bezik bir hava oturuyor. pişmanlık, miskinlik, hırsların gölgesinde sesiz kalmayı yeğlemiş bir hayat. kaleme tutundukça yoruluyorum. anlatamadığım savruk ve hüzün dolu hatıralarım ve kirlenmiş gerçeklerimi, bileklerimden çıkıp, kağıdın üzerine yatmak isteyen damarlarım ile anlatmaya çalışan biri var bu hayatta.



hep bir sonraki, ötekisinden daha farklı ümidiyle tutulurken, her biri lacivertin, kahverengi tonlarını temsil ediyor. her kaybettiğimiz kahve fincanlarındaki karışımlar, kılı kırk yardırırcasına zihnimize tecavüz ediyor hatıralarla.

elveda pi.

bitmeyen bir sayının tuhaf hikayesi.




Hiç yorum yok: