Felsefe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Felsefe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ekim 2009 Pazar

kOYUNlaştırılmış Birey!

boğaza tecavüz...

...biz çok akşamları, bu filmin seyircisiydik.

Boğazın apışarasında gidip gelen gemilere seyirci olmak....bir nevi bizim libidomuzu da düşürüyordu. - ulan bi ben mi düşüncem dünyanın geleceğini...- geçirirdik günü işte, koy götüne hayatın bebek sahilinde. Şarap şişelerini okşayarak, yaşadıklarımızın iğrençliğini avuçlarımıza kusardık dostum...

...işte isminide, "yan gelip, rahat rahat yatmak" koyardık, bu boktan kuklalığın!

dil ile söz / düşünceyle de eylemi böyle fahişeleştirdik...

...dilimizden sözcüklerimize fışkırmış meni gibi, yapışkan ve kaygan düşüncelerimizin ardında duramayacak kadar cesaretsiz(iz). Düşüncenin, o eşsiz doğurganlığını; onun yumurtalıklarını, değişimsiz ideolojik tabularımızla bağlayarak katlediyorduk. Ardından, her ona yaklaşmamız ile bize fısıldadığı bakireliğini. Dilimizle yalayıp, salyamızla kirletiyorduk. Bunun temel anlamı ise koyun olmamızdandır. Bu yüzden yaşamasın koyun toplumlar...!

Sebastian's Voodoo

 Özgürlük, fedakarlık ister...!





Özgürlük üzerine yapılmış, kısa bir film. Yönetmeni ise Joaquin Baldwin' dir...

26 Eylül 2009 Cumartesi

Yeni Olan Süzülür Ya Da Katledilir!


Yeni olan hiçbir şeyin, uyum sağlayamamasından korkmayın.

Yaşamlarınız sizin değil çünkü.

...birilerinin belirlediği düşünceleri giyinen sizler, yalnız olduğunuzu düşünerek, fikirlerinizin en ateşli savunucuları da olsanız(sizin algınız itibariyle...). Gerçekte;

...sizler sadece kuklalarsınız!

Kimi zaman öğretmeninizin tabularını, olduğu gibi kabullenip sorgulamadığınız için, kimi zaman ebeveynlerinizin yanlış yaşam felsefelerinin dile getiricisi olarak, hiçbir çürümüşlüğü gözden geçirebilme cesaretine bürünemediğiniz için, kimi zamansa toplumun içerisinde bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyen, sürü mantığının tahakkümüne boyun büken ve bencilleşmiş kişiliklerinizden dolayı, kuklalarsınız!

Ölümünüzü istemeniz ve tek gerçeğin, ahir zamanı olacağını savunmanız, aslında tamamen bu evrildiğiniz yaşam şekli ile ilintili...

Birazcık düşünerek, okuyarak, sorgulayarak, içine girerek bu kevaşeleşmiş yaşamınızı kurtarabilirsiniz.

Nasıl mı?

...söylemlediğimiz gibi: Düşünerek, okuyarak, sorgulayarak, içine girerek, mücadele ederek özgürleşebilirsiniz.

Bırakın önyargılarınızıda söyleyin,

-gerçekten yaşamlarınız bunlardan yoksun bir halde, özgür müdür?

...bu metalar bizlerin sürüdüğümüz yaşamın, bize ait olmasını sağlayan temel etmenlerdir. Eğer bir kişi kendi düşünücelerini özgürce hitabetine dökemiyorsa, bu bağımlı olduğu kurallar ile alakalıdır. Bu kuralları koyanlar ise kendi tahakküm ve otoritelerini koruyabilemek için bunlara uymanızı öğütler. Onlar için sorun yoktur. Onların paraziti haline gelenler ise ancak sizin özgürleşebileceğiniz anda kurtulacaklardır.

Bu yüzden özgürleşin!

Kendiniz olabilmek için!

Sonra direnmeye hazırlanın, çünkü onlar için bizler: Ahlak dışı olanlarız!

Bizi ilgilendiren, sevmenin ve korkmanın dışında başka hiçbirşeyin olmadığını söyleyenlerin yaptığı sadece ve sadece: "hemen hemen görülmeyen ince buyruklar, ince boyun eğmelerin işitilmediği, özgürlüksüz bir dünyadır. İdeal olan sadece ve sadece bir “hemen hemen”in dünyasıdır!

Kısacası her bakımdan karmaşıklaştırılmış, imitasyon yaşamların hüküm sürdüğü, içten pazarlıklı, dikenli bir ot haline getiriliyoruz!

Evet,bu yüzden yeni olan hiçbir şeyin uyum sağlayamamasından korkmayın. Bilinki: Yaşamlarımızın bizim değil, özgür olmadığımız sürece!

...buna inat kukla olmayın!

Görsel: Yeni Resimler

25 Eylül 2009 Cuma

Uyanın Yaşamın Kuklaları




Yaşamın tüm pisliklerinin, hepimize bulaştığını görmemenin verdiği rahatlığı yaşıyoruz. Duyarsızlıklarımızdan, bir çok yaşam yitiriliyor. Belki bizi ilgilendirmeyen, yamacımıza bile değmeyen yaşamlar olsa da. Farkında olmadığımız / olmak istemediğimiz ölümler, kaybolmalar, yitirilmeler, parçalanmışlıklar yaşansa da hayatta...bildiğim bişey var ki, bunların engellenebileceği bir yaşamı sürebiliriz!

Gerçek asli olarak bu eksende, bundan ibaret.

"Bunu bilerek yaşamak ACI "

Kurtuluş, sadece mücadele edip, ruhanilikten koparak; gerçekleştirebileceğimiz tek gözlü, ufak bir odada karşımızda yer alan, pencere kadar uzak bize. Uyanın. Yani sadece yerimizden kalkıp, biraz emek sarfetmek gerekiyor. Okumayan, araştırmayan, çaba sarfetmeyen, karamsar, hayallere bağımlı olarak yaşayıp, onların gerçekleşmesi için uğraşmayan yapımız ile de bizler, sadece geliştirdiğimiz;

- Hayata nasıl bakarsan hayat öyledir...

...diyen mantığımız ile çürüyoruz. 

Ve yarattıklarımızın ya da yaratılanların kölesi oluyoruz...


Aslında daha da sertleştirecek olursak, bizler mankafalarız.

İnsanların pazarlandığı, zenginler için ortalıkta sunulduğu, koca bir yapay formun, kuklalarıyız. Bu sistemin metası olmayı o kadar kolay kabullenmişiz ki. Kendimizi sadece hayal ettiklerimizi bekler bir halde, yaşama sunmuşuz. Ardından yerimizden Allah' a şükrederek, onun bize her şeyi sunmasını bekleyen  salaklar haline evrilmişiz, tarih bünyesinde.

(...hangi mantıkla, yoktan varolmayı kabullenebiliyoruz, ilginç...)

Bu sadece ben merkezcilikten kaynaklı.

Örnek olarak; kim dua ederken bütün insanlık için ediyor. Vicdani bir yasama yürütün hayatınız için. Hiç başkasını kurtarmak için, somut bişey yaptığınızı söyleyebilirmisiniz?

İşte bu yüzdende, başta söylediğimiz gibi:

"Yaşamın tüm pisliklerinin, hepimize bulaştığını görmemenin verdiği rahatlığı yaşıyoruz. Ve duyarsızlıklarımızdan dolayı, bir çok yaşam yitiriliyor."

..gitgide yarasalaşıyoruz. Bu yüzden üzüntüyle birlikte, birgün "hayatınızda, sesinizin çarpmayacağı bir boşlukta kaldınızda. Yönünüzü belirleyemediğinizde, ne yapacaksınız merak ediyorum!"

İşte gerçek ACI'da bu. 

Uyanın yaşamın kuklaları....


22 Eylül 2009 Salı

Ötekileşmemek İçin Düşünmek


...bazen fantezist hareketleri ile libidosunu düşüremeyenler, başka insanların ruhlarına girerek onların içerilerinde gidip gelirler. Bu yüzden seks onların benliklerini ele geçirerek, kendi yarattığı hislerinin kölesi eder.

Bu, günümüzdeki ilişkilerin tanımlanmasında araç olan, ufacık bir tümce. Bu sapkının ve kurbanının çift taraflı etkileşimidir.

Sapkın sadece arzularının sönümlenmesi için, kurbanının içerisinde etkinlikler gösterirken, kurban duygusal bir bağlanma ile ona duygusal isteklerini bağımlatır.

...buraya kadar olan tanımlama, fantezistin yaşadığı ilişkinin krokisidir.

Fantezistler, karanlık bir evde sapkın düşüncelerini gerçekleştiren, tek başına kalmış arzularının yarasası olmuş kişilerdir. Temel hareketlerinde ise genel tema sekstir....

Asosyal duygu kemiricisi olan, insan konumundaki bireylerden, fazlasını beklemekse,zaten aptallık olur. Çünkü, arzusunun pozitif yönü, sadece ve sadece tek bir eksen olan sekstir. Aynı eroin bağımlı gibi bir eğilim yolunu izleyen bu kişiler benlik boşluklarını doldurmaktan başka hiçbir şey yapmaz. Bu işte psikolojik bir sapkınlıktır. Hormonların kontrolünü kaybetmektir. Başka bir deyişle, kişinin beynine tahakküm edememesinin sonucudur.

Sonuç olarak çeşitli suçların doğmasına yol açar bu durum. Örnek olarak ise: Tecavüz, cinsel doyumsuzukla birlikte sürekli kendini tatmin etme arayışı, kıskançlık, bunalım, sapkınlık ve bunlara bağlı olarak gerçekleştirilmek istenen/üzere, yapılan eylemler zinciridir. Bunu bireylerde görülen rahatsızlık verici gelişmeler olarakta, betimleyebiliriz...

Aslında kötü bir düşüncesi olmadan, hormonlarının kontrolsüzlüğünün suçlusu olan bu kişilere. Tedavi sürecinden başka birşey gerekmez...sonrasında planlı bir hayat tasarımı ile, herşey yoluna konulabilinir.

Kısacası, cinsel kişilik bozukluğuna sahip bir bireyin, kendi libidosunun esiri haline getirmesiyle birlikte, böyle sapkınca sadece seksi düşünmesi, benlik boşluklarından kaynaklanır.

Peki kurbaların bu eylemlere araç olmasından sonraki ruh yapısı nasıl oluyor?

...adeta param parça olmuş bir cam gibi oluyor.

Bir daha asla, hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Kurban bi sonraki gelen ve hayatı için belkide en uygun olacak kişiye bile, potansiyel bir suçlu olarak bakıyor. Bu durumdan kurtarılmalarının olanaklı yollarından birisi; karşısındaki kişinin bundan sonraki başkaları üzerindeki bireysel ikna ediciliğidir. Buna bağlı olarak kurbanlar, ya mutlu oluyorlar ya da onlarda bir önceki kemiricinin ruhunda oluşturduğu daha büyük gedikten dolayı, hayatlarına gelen bu yeni kişilerinde benliklerini yitirmelerine sebep olabiliyorlar.

Dolayısıyla, bireylerde güvensizlik, suçluya karşı bağlanma, etrafını hep kötü görmeye başlayarak, zincirleme bir psikolojik sapkın hastalık oluşuyor. İşte bu şekilde baktığımızda bu, çok büyük bir sorun. Ve başkalarının hayatlarına sapkın tahakküm kuran bu sapıkların, tedavi edilmemesiyle, bir çok kişi benliğini yitirerek ötekisi gibi olmaya başlıyor...

Sonuç olarak herkes ötekileşiyor, yarattıklarının kölesi olup, düşüncelerini yönetemiyor. Sürekli destek ve yönetilmek ile hayatını idame ettiriyor. Bu işte sistematik bir köleleşme psikolojisidir. Bu yüzden insanın en büyük sorunuda, yarattıklarının kölesi olmasıdır. Bundan sıyrılabilen / kurtulan insan, özgürlüğünü ele alarak, manevi baskın tarafını yıkarak ayna dünyanın karanlık tarafınıda aydınlatabilecektir.

Unutmayın...

İnsan düşünceleriyle her türlü sapkın, kararlı, karmaşık, düğümlenmiş karanlıkları aydınlatabilecek bir mum olabilir.

Yapılması gereken ise düşünebilmektir.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Kevaşe İnsanlık!


Sonuçları ne olursa olsun, savaşlarda kullanılan araçları asla haklı çıkarmaz.

Dünya' nın neresindesiniz?

Kafanızı kaldırın ve etrafınıza bakın. Sessiz, sakin, durgun, dinamizmden yoksun bir halde bulunan sizlerin, uyku süreci halinde yaşanılanlar nasılda acı...

...kontrat imzaladığınız o bahçelerin dingin havasından uzak yaşadığınız dünyada: Hiç mi yaşadıklarınızın kokuşmuşluğuna itiraz etmediğiniz için, suçluluk duymuyorsunuz.?

Hurileriniz ile çeşit çeşit pozisyonları düşlerken, yapmadıklarınız ve itirazda bulunmadığınız için gerçekleşenlerden, sizlerde suçlusunuz!

Değişmeyin, yenileceğimiz asıl olan olgu bu kadar katliama sessiz kalmamız.

ACI!

Kelimeler acı çekiyor...

Savaşın, bacakarasına kondomla girsenizde, suçsuz değilsiniz. Fuhuş yapmaya sürüklediğiniz insanlık artık sizden nefret ediyor.

Nasıl mı?

Açın beyninizi ve dümdüz olan beyin kabuğunuzdan içerilere girin. Yani düşünün.

Cevaplar orada.

Bu boktan yaşamın sorumluları sizlersiniz. Duyarsızlıklarınızdan dolayı!

Bu İnsanlığı kevaşe etmişliğin krokisi.

Utanın!

LiberterKedi

1 Eylül 2009 Salı

Toplum Şizofrenisi

...tutarsızlıklarının ortasında, at nalındaki boka saplanmış canlı.

Nasıl bir halde olduğunun farkında değil.

Her at kendi bokunu, ayağına dolar koşarken. Bizlerde yaşamımızda kendi bokumuza batmış bireyleriz. Palyaço ve askı kişiliklerimizi her saniye, değiştiren bir mekanizmamız var. Başkasının ve yarattıklarımızın kölesi olmuşuz. Acı kimlikler yaratarak ruhumuza kanamışız. Aşırı kadercilik ile ruhani yapımızdan umut bekler haldeyiz. Sürekli bir kurtuluşun muvaffakiyetine inanmışız.

Elde edilen ne?

Koca bir toplumun ŞİZOFRENİSİ!

Uyanın, irkilin ve

DÜŞÜNÜN...

LiberterKedi

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Ötekileştirmek....


İstediğiniz kadar insanları ötekileştirmeye çalıştırın. İnsanların bünyelerinde barındırdığı düşünme yetisini kullanmayı arzulayan bir birey, her daim özgürlüğü için mücadele edecektir. Uyku süreci ne kadar fazla uzatılasada. Direniş bu süreci kıracak, yegane eylemdir!

Düşünmek, okumak, araştırmak, unutmamak, irdelemek, yalan söylememek, mücadele etmek yapılması gereknlerdir. Yıkım süreçlerinin başarıları bunlarla sağlanacaktır. İdeolojilerin dayattığı genel yargılardan şüpheleniyorsanız, onları sorgulayarak hayatınızın sahibi olabilirsiniz.

Soru: Ben zaten hayatımın sahibiyim?

İstediklerini okuyabiliyormusun, düşüncelerini rahat ifade edebiliyormusun, hayatını otoritenin belirlediği yasaların çerçevesinin dışında idame ettirebiliyormusun?

Cevap: ...

Söylenecek sözler, yazılacak cümleler hayatın her kademesinde olacaktır. Bunlar aynı süreçte söyleneceği ve yazılacakları zaman engellenecektirde. Bunun sebebi ötekileştirmek. Ya da başka bir deyişle aynılaştırmak. Bu genelleştirilmiş düşünce paketlerinin getirdiklerinden ötürüdür...

Peki birçok görüşün oluşturduğu düşünce yoğunluğu, tehlikeli ve kaotik bir ortamı destekliyorsa. Tek düze bir ortamın aynılaştırdığı düşünceler ne getirecektir!

Sakatlaştırılmış bu yapıyı kabullenen bunca insan varken toplumda, bu yanlış değildir, değil mi?

Çünkü doğru herkesin kafasına yatandır, kabullendiğidir. Bu yüzden düşündüklerimde gereksizdir!

Basit.

Temelli güç, toplum olduğunu unutan uluslar, bu yıkımsal sanrılara sahiptir. Bu yüzden, tahakküme boyun büken bireyler kaybedeceklerdir!

Ötekileştirmek budur!

Boyun bükme...

Aynılaştırma...

Düşünmeme...

Köleleşme...

Yıkım...

İTAAT ETMEKTİR!

14 Ağustos 2009 Cuma

Susmamak Gerekli!

İstediklerinizden korkmalarının sebepleri var.


Yaşattığınız bu zamanda yok ettiğiniz geleceğiniz, sizin için birer toplum bombası halini almıştır. Fakat sizlerin spekülatif sistemlerinizin zayıflığını, sağlamlaştırdığınız halüsünojik etkili düşünceleriniz onları uyuşturmuştur. Cezalar bu yıkımın cellatları haline gelmiştir. Bu yaptırımlarınızın getireceği ise, dönemlik zayıflıklardır. Bu damarın istediğiniz yerini bağlayın, kangren edin, içerisinde bulunduğu uzuvu, kesin atın o uzvu, fakat engeleyemezsiniz bu fikir şahlanışlarını.

Düşüncedeki tahakkümsüzlük, her zaman bir yerde kendini kalıplara sokmaya çalışan otoritenin, koltuğunu sarsmaya devam edecektir. Bedeni lime lime edilip, yakılıp, eritilse de bireyin özgürleşmesini fısıldayacaktır her daim. Süreç bu yüzden engellendiği kadarıyla daha da güçlenerek geri gelecektir. Her katliamı sonrasında gönderilmesi ile, insanın bünyesinde bıraktıklarıyla onu şüphelendirecektir.

Bu noktada konu ekseninde ki bireye düşen görev, bu şüphe argümanını iyi değerlendirip aydınlanmaktır. Çevresinin baskıcı, bağımlı, yasalara köleleşmiş halde yer alma, karanlıklardaki durgun olması yönündeki telkinlerine kulak asmaması gerekiyor. Bu zincirleme uyuşturma süreç silahlarını aştığında, ruhunu sanatla, bilgiyle, felsefeyle, sorgulamayla besleyecek ve başedemeyeceği hiç bir sorun kalmadığında. Otoritenin ne yapmak istediğini görecektir.

İste bu bize, onların neden korkulara sahip olduğunu gösterecektir...

Bu yüzden bu süreçte yapmamız gereken ise: Sorgulamak, düşünmek, tasarlamak, üretmek, tüketime karşıt muhaliflik sürecinde çok yönlü düşünme ile susmamalıyız!

Bitmedi.

Köle!




Beden giydirilmemiş düşüncelerin, toplum için tehlike arz etmesinin sebepleri nedir?


Mülkiyet hakkı ile biçilmiş tahakküm köleliği değil de, nedir bu!

Bunun tehlikeli olduğunu söyleyen bu fikirsizlik ekseninde, nasıl milyonlar sürüklenebilir. Bu sistematik aptallaştırma süreci metaları olan popülerleştirilmiş tv, gazete, iletişim araçlarının ayakta kalma sırasında, artık yıkılmaya başlaması...onların son zamanlardaki üretimsizliğinden görülmektedir.

İnsanları kendilerine bağlamak için uygulanan porno, erotizm, ahlaki bağımlılık konuları, dogmalar, etnik yapılar zamanla bu süreçte tükenecektir. Çünkü birey, aydınlanmaya başladı mı sahip olacağı yoketme güdüsü ile bunları yıkacaktır.
Yıllardır direndiği düşüncenin özgün, özgür yapısını kaplayamaması, onun duvarlarını çatırdatmıştır. Bu çatırdatma uyuşturulmuş bireyin uyanma süreci ile başlayacaktır / başlamıştır.

Aptallık manifestoları ile engellenememesi, bu başlangıçlardan çekinme hali yüzündendir. Formu belli olup, temeli sorgulamaya dayalı sistem gereksinimlerinin, bağdaşmadığı muhtaç toplum yapısı yıkıldığında herkes serbest kalıp kendisi olabilecektir. Biçim verilmiş alçı kişilikler, artık bu kadar yeniliksiz değişimleri bünyesinde barındırmayacaktır. Ve katılaştırılmış özgür irade için her daim savaşacaktır birey.

Bu yüzden otorite için geliştirilmiş anti-tezler, tehlikeli ve yok edilir bir halde görülmektedir bu embesiller tarafından!

Göründüğü üzere, düşünce üzerindeki bu tahakküm korkuyu yaşamaktadır yaptıkları ile...

Böylelikle insanlar uyanmalı ve direnmelidir bireysel özgürlükleri için!

Bitmeyen ses.

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Dil Kondomları....


İnsanların beyinsizliklerini kabul etmeyişi, onları toplum sülüğü yapar...

Bu kadar sülüğün içerisinde yaşayan diğerlerinin, vicdani sorgulamaları ile damarlarındaki kanlarının bir gün çekilip kurumasına, bahsettiğimiz gerzek parazitler sebep olacaktır. Fakat aynı zamanda, gerzek dediğimiz bunların, otoritelerinin çok sağlam olarak kurmasının suçlusu bizlerizde...

Eylemsiz, sessiz, sakin, çok bilmiş ama hareket sürecinde statik kalmamızdan dolayı bizlerde bi bok değiliz.

...ama....

Bazen sevdiklerimizin bizi bağımlı hale getirmesi, bizleri bu boktan ekolojiye saplamıştır. Bu işin en acı ve katlanılmaz tarafı. Dil kondomlarını alıp, bizim üzerimizde libidolarını düşüren sülüklerin tahakkümü altında yaşamak bu aptal bağımlılıktan kaynaklanır. Çünkü siz kayıtsız sevdiklerinizin bağımlılığına takılır ve onlar tarafından köleleştirilirsiniz. Sistemin foseptikliğinde bu yüzden gömülü kalırsınız.
Sistem...

Bağımlıların içerisinde yaşamaya çalıştığı, doğal olmayan yaratılmış hücrelerdir. Kendi yarattıklarının kölesi olan bir toplumun, nasıl başarılı olacağını düşünün...

İronik olan insanoğlu bunu, oluşumunun ilk evrelerinden sonra, yerleşik hayatı idame ettirmeye başladığında sürümeye başladı... Acının bu yüzden kaçınılmaz olması, sistemin biyolojik silahından ötürüdür. Tıpkı toplumlara korkuyu aşılaması gibi...

Metalar farklılaşmış insanlarda, fakat yönetilme arzusu her daim aynı kalmıştır. Bunun en temel nedeni ise düşünememesi ve egosunun gedikli olup, herşeyi bildiğini sanma sanrısıdır. Böyle olan herkes bu yüzden bi bok olamaz. Toplumda tek kurtarılacak bireyler ise sevdiklerinin bağımlılığının kölesi olmuşlardır. Onlar kurtarıldıklarında herşey daha savaşımlı olacak ve sistem yıkılmaya mecbur kılınabilecek bir hal alabilecektir.

Böylelikle toplumun kanını emen sülüklerden arındırılacak bir sivil hareket başarıyı, düşünceyi, mücadeleyi, kendi yaşamını daha özgür ve özgün biçimde yaşayabilecektir.

Bunu nasıl bir zihniyet istemez ki...?

Cevap: düşün..

Sülük: Bana ne lan. Ne enerji sarfedeceğim!

21 Temmuz 2009 Salı

Ruh Örtüsü...


....ruhumun yorganı,
neden karanlıksın.
Arasında gizlediğin
duygu ne?

...ses.

cevap:

Ölüm.

-Peki;

...karanlıklar

Neden...

...düğüm düğüm
olupta boynuma
neden
dolanır
sın
ız?

sesime, set olmuş
kelimeler,
neden dilimde
birikir de
çıkmazsınız
sayfalar
üzerine,

...isyanıma görüntü olmuş
yaşadıklarım...
neden
neden
ürkeksiniz
olanları açıklığı ile dile
getirmeyi
neden cesaretle
gerçekleştiremiyorsunuz.

Ses..

Cesaretli Unutma!

Cevap:

Çünkü ruh suskusu; duygusal zihinin, karanlıklar ile kollektif çalışması sonucu insan için gerçekleştirilen, kolaylaştırılmış bir darbedir. Çünkü insan intiharı düşünür.

karşıt fikir...

...eylem süreçte, bunaltıcı olsada MÜCADELE başarıyı getirir.

-duygusallıktan uzak olarak-

LiberterKedi

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Silent Rage


Yetenektir özgür yaşam.

Yetenekli ve mücadele edebilir olmak, gerçekten yetkinlik - olgunluk ister. Bu zordur, çünkü kimse kendi ayakları üzerinde durabileceğini, bilmeyerek yetiştiriliyor. Aslında yapısal olarak bu sistematik, canlı bir organizma haline getirilmiştir. Ve bu organizma, bir çok özgür ruhu biçimlendiriyor istediği şekilde. Çıkarım yapacak olursak, susmak haykırmak değildir.

Susku, koyun psikolojisiyle etrafına göre hareket etme statikosunu doğurur. Bu yüzden uyanmak gereklidir. Ve insanların bünyesinde çekinik halde bulunan bu yeteneği uyandırmak gereklidir bugün. Çünkü:

Yaşamanın, başkalarının etkisinde olmadığı zaman dilimlerinde, özgürsünüzdür.

Bu yüzden gelişime kapalı bu zamandaki çağ krallarını, devirmenin gereği arzu edinebilinir olmalıdır. Krallar, karanlık fikirleri ile libidolarını düşürdükleri toplumu, kendilerine bağlamışlardır. Toplumları susturarak, onları tahakküm ile kontrol altına alıp sessizce bağırmalarını öğütlemişlerdir yaptıklarıyla. Bugün herkes korku ve gizli bir haykırış içerisinde. Psikolojik dengesizlikleri ile toplum içerisinde cereyan eden cinayet, şiddet, kavga, tecavüz, tanımalanamayan psikodinamik hastalıklar, korku ve işlenen suçlar bunun açık bir göstergesidir.

Kime ne ama değil mi?

Çünkü bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın. Ne de olsa, bu dünya kümesinde çok insan var!

...bu düşüncede olanların gözardı ettiği çok önemli bir nokta var. Korku her zaman üzerinize titreyen bir karanlıktır. Bu karanlığın temelini sizin duyarsız, bencil, başkasına bağlı yaşama ön yargınız oluşturmaktadır. Bu aç yılanın başı küçükken ezilmediği için, her insandan sonra daha da büyüyüp, güçlenerek bir başkasına yöneliyor. Bir gün sizide, diğerlerini tükettikçe gözüne kestirecektir. Aslında onun korkusuyla gölgesi altında zaten gelişiminiz sindiriliyor. Bu yüzden kedinizi bir an önce asimilasyondan çekip alın, en azından çocuklarınızı kurtarmak ve bu karanlığa gömülmesini engellemek için biraz düşünün. Bu dünya da sağlıklı bir birey olabilmek, yetiştirmek şuan ki bulunduğumuz ekolojide olanaklı mıdır?

Soruyorum!

Ve geleceğe....

Zihni yeni çiçekler açacak çocuklar: Kalkın ve düşünün...

...tek eylem süreci, sanatsal bir dimağa sahip olmakla birlikte, onunla yoğrulmaktan geçer. Ayrıca objektif olmak, unutulmaması gereken bir olgudur süreçte.

Bu yüzden hayatta, tahakkümden uzak düşüncelerinizle yol aldığınızda, düşünme sürecinde kendinizi bu yargılardan sıyrıdığınızda, özgür olduğunuzu göreceksiniz. Çünkü uyku sürecinden kurtulduğunuzda, toplumsal kokuşmanın daha önceleri nasıl genizlerinizi doldurup nefes aldırmadığını hissedeceksiniz, düşüncenin o temiz havası zihninize nüfuz ettiğinde!

LiberterKedi

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Gelecek Dönüşümü Ve Çocuklar

Çocukların kişisel gelişimine, biz büyüklerin vurduğu damgaların, ne kadar tehlikeli olduğunun farkında mısınız?


Gelişimsel bozuklarımızın ve şiddetli ezilme pedogojimizin, gelişimimizde yarattığı bozuklukları gen aktarımı gibi geleceğimize taşımamız, dünyanın sonunu getirmektedir.

Bugün kimseler bunun farkında olmak istemez bir tavırdadır: Herkes aile içi şiddeti, sağlıksız koşullarda yaşamayı, yaratılan yanlış ekolojinin berbatlaştırdığı yaşama ortamına, yapılan yanlışlara....3 maymun dramasını oynayarak, daha ne kadar sonunun gelmesi için araç olacak, hiç düşündürücü değil.

Çünkü birazcık düşünebilsek ne kadar kötü bir durumun içerisinde olduğumuzun farkına varabiliriz.

Bu duruma savaş açarız.

Bu yüzden insanoğlu evrilmesini tamamlayamamıştır. Geleceği için yaşamında gördüğü yanlışların telafisini gidermeyerek, bunların tekrarlı bir yapıda ilerlemesini izleyerek düşünemeyen bir hayvan olduğunu göstermiştir. Modifikasyonları ilede bunu daha da güçlendirmiştir!


...

Hergün bir çok çocuk sokaklarda öldürülüyor, ölüyor. Yetişmeleri sırasında düşüncelerine toplumsal kurallar konularak, onları daha da yanlış bir şekilde eğitiyor toplum. Zaten bunun sebebi ise; sağlıksız bir toplum yapısıdır. Ne kadar düzenleyici ve sistematik olabilir. - ki bu zamana kadar önümüze konulan sistemler, yaşattıkları ve içerisinde yaşanılanlarla bunu göstermiştir. Yani başarısız olmuştur - Çocuk öğrenip düşündükçe birey olabilecektir. Ona özgüvenini kazandırdıkça, fikirlerini oluşturabilmeyi de sağlayacaksınız. Genelde neyin yanlış, neyin doğru olduğunu, bazen yaşayarak, bazen de anlatılanlardan veya görüdüklerinden çıkarttıkları ile bir yol belirlediğinde, çocuğu özgür kılacaksınızdır.

Bu şekilde, toplumsal kuralsızlık fobiside kalkacaktır.

Bu yolla bireyde oluşan doğal bilinç, kişide muhakeme yeteneğinide geliştirecektir. Kimse bunun farkında değil ya da daha doğrusu böyle olmasını istemiyor. Öyle ki büyükleri olan biz 18 yaş üstü insanlar, onların gelişimine anti katkılı fikirlerimizle mayınlar koyuyoruz.

Nasıl mı?

...dediklerimizi onlara dayatarak, onlara sus sen konuşma küçüksün diyerek. Televizyon ve bilgisayar başında toplumsal bir kültür kazanmasını, bu şeklde bireyselliğini ortadan kaldırmasına sebep olarak. Bunun gibi örneklerin, eylemleştirme sürecinde etkin bir rol alması bizim yüzümüzdendir. Aktif bu davranışlar, yarınımıza bombalar, mayınlar koyduğumuzun göstergesidir.

Şöyle: Sokaklardaki, evlerdeki, işyerlerindeki tecavüzler, hırsızlık, şiddet, tahakküm, başka insanı ezerek üstün görünme açlığının yaşanması... birebir yaşadığımız örneklerdir. Ve yaptıklarımızın ürünüdür. Bu yüzden bizler bencil yarasalarız...

Bu çok acı.


...fakat dur diyebiliriz buna. Değişimi kendimiz üzerinden hareketlendirip, yaşamın özgün noktalarını bağımlılık durumundan koparak, tahakküm etmeden çocukların kültür & sanat ile ruhlarını inşa eder, temellerini ona göre sıvayarak yapabiliriz.

Çocuklarımızdan miras aldığımız dünyanın yarınlarımıza sağlıklı aktarılmasını sağlayabiliriz.

Sadece düşünmek ve hataları tekrarlamamak gerekiyor bu yolda.

Gelecek Dönüşümü Ve Çocuklar İçin Yapılması Gereken Eylemler Bunlardır ve Dahasıdır....

LiberterKedi

16 Temmuz 2009 Perşembe

Duy!

...korku yaşanmalıdır bazıları için!

Yüksek bir dağın tepesinden indiğinde, ne kadar küçük olduğunu anlayacaksın. Sadece bulunduğun konuma güvenme, herşey yıkıma ve bozguna uğrayabilir / uğrar.

...bu yüzden korku sadece tahakküm ve güç aşıkları için tehlikeldir.

Duy!

LiberterKedi

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Küll-i Doğuş


Siyasal dramalarda kullanılan temel materyal, acı ve şiddetle insanları gerçeklerden uzaklaştırmaktır.

Bunun bir çok örneği günümüzdeki olayları, objektif olarak incelediğinizde, karşınıza çıkacaktır.

Acı, insanın gerçeklerden uzaklaşmasına sebep olacak, en büyük kötülüktür aslında. Fakat bu sadece gerçeklerden uzaklaştığımızda geçerlidir. Gerçekler çoğu zaman göremediğimiz, gösterilmek istenmeyen ayrıntılı, objektif yorumlarda ortaya çıkmaktadır hayatımızda.

Bunu gerçekleştirebilmek için, olayları özgün, objektif ve çok yönlü irdeleyip araştırmalıyız. Hayatın neresinde olursak olalım, hangi olayla karşılaşırsak karşılaşalım, olaylara bu şekilde yaklaşıp, sorguladığımızda. Gerçeği elde edeceğiz. Bu şekilde daha sonra karşılaşacaklarımızdan acı duymayacak ya da duysakta, daha sağlıklı sonuçlara ulaşabileceğiz.

Tarih, bu tipte sağlıklı kararlar alınmadığı için hastalıklı bir halde. Durum o kadar kötü ki, her yerde bir savaş, açlık, kin nefret, sevgisizlik, hoşgörüsüzlük, bağımlılık mevcut. Gözünü açsa insanoğlu; herşeyin kurtarılabilinir bir halde olduğunu görecektir. Kurtarılamayanlar ise aynı hataların diğerlerine bağlı olarak iyi değerlendirilmesiyle tekrarlanmayacaktır. Bu açıdan tekrarlı yaşadığımız süreçleri dikkate alırsak, bizleri balıklardan ayıran özellik nedir.

Hafızamız onlardan nasıl güçlü ki, böyle aynı olayları yaşayıp, aynı sonuçlarla karşı karşıya kalıyoruz?

Bu yüzden hafıza önemli bir realitedir, bireyin yaşamında.

Geçmişimizde bulunan bir yerin tasvirini, kişisel tercihlerimiz ile değiştirebiliriz gerçekten bağımsız olarak. Mesela içerisine gerçekliğinde olmayan, hayal ürünü argümanlar, materyaller ekleyebilir, somut olarak olmayan entegratif eylemler gerçekleştire biliriz. Fakat bu sadece kaçış olur. Gerçek acıtsa da objektivizm insanlık için iyidir. Çünkü gerçekten kopmaz, gerçeği bulmamız için boyutlu araştırmalara eğilmemizin yolunda referans olur.

Yorum ise bir yere kadar, kader gibi yaşamımıza hükmeder. Daha sonra beynimizi kullandığımızda ise, bunun değişen bir olgu olduğunu anlarız. Bu şekilde bağımlı ve önyargılı olmayız. Çünkü gerçekler öğrenmeyi, araştırmayı, sorgulamayı kabullendirir bize. Bu açıdan ne yorum, ne de ön yargılar gerçeklere hükmedemez. Ve onun karşısında, önemli bir konuma erişemez. Bu yüzden gerçek bireyi korkutmamalıdır. Bu yolla gelen acı zararsızdır.

Betimlemenin özüne dönersek...

Siyasal dramalarda görüdüklerimiz, hep tarihsel birer yanılsamadır.

Birilerinin toplumları, otomatik kontrol etmesinden kaynaklanmaktadır. Bunuda yaparken onların duygusal inceliklerini sıkı dokuyup, onlar üzerine yazılan yalan tiyatral oyunlar etkindir bu eylemlerde. Bunun bilincini işte objektivistlikle aşacaktır insanoğlu. Bunu yapabilirse, bu oyunları ne yaşar, ne de onlardan kaynaklı olarak yaşadığı acıları ve şiddeti tatmaz hayatında. Bu yüzden diyeceğim şu;

Değişim insanın fikirlerinde başlayıp kendisinde süreğen bir hal alır. Daha sonra bireysel özgürlüğünü elde eder ve özgün fikirleri ile gerçeği/gerçekleri bulur. Son kısmında ise kolletif bir yapıda etrafı ile toplumsal barışı, huzuru, anlayışı, şefkati, dayanışmayı sağlar...

Sadece objektif ve önyargısız düşünerek...

Küllerinden Doğan Toplum Yapısı

LiberterKedi

22 Mayıs 2009 Cuma

Sis ve gündüz fareleri...


...dün de azalttığım duygularım, bugünümde daha bir adrenalinle yoğunlaşıyor.

İnsan düşünde bir geleceğin tasarımını yapmak zor değildir. İş uygulama alanında teklemeler yaratıyorsa sorun olmaya başlıyor. Hiçe doğru zamanın alıklaştırdıkları ile aynı ortamı paylaşmak bazen o kadar zor ki, kendinizi bir deney faresi sanarsınız. Özgürlük sex, para, sömürü tekelinde çörekli halde kamış. Bir bataklığın içerisinde, bazen sade aşkı bulmak çok zordur. Bulabilmekte zaman kiplerinin kölesi olmamak ile alakalıdır. bu yüzden dildeki mülkiyetsiz aşk söylemlerini bu cümleden çıkartamamak 3. şahıslar için uygun değildir. ( en azındn bu yazı için.)

....işte bu noktada anlatılmak istenen ne değildir.

...gündüz sislerinde bir his bulmak işteyenler gözlerini açsın artık. Yoksunluk, kölelik olmamalı. Haykırış olmalıdır, "O"na

...olmamalıdır mı yoksa?

Sis ve gündüz fareleri için....

LiberterKedi

8 Mayıs 2009 Cuma

Kölesi olduklarımız....


"hiyerarşi"lerin dayattıklarına karşı çıkamayanlar, özgür bir birey olamayacaklardır.

Korku idrak edemeyip, düşünme eylemini geliştiremeyenlerin, kendi boyundurukları altına girmesinden oluşur. Kendi yarattıklarınızın kurbanı sizlerin izlediği bencilleştirilmiş yol, bu korkularınızın çizdiği eksendedir.

Sancı, acı, kötülük hissedişleri size hiyerarşiler tarafından aşılanan afyonlardan ötürüdür.

Bu yüzden bu ters gelişim gösteren kabuklarınızdan sıyrılın.

Bunu yaparken size sunulanları iyi kullanın. Sanat ürünlerini, düşünebilme eyleminizi, yanlışlıklara karşı itiraz etme/eylem hakkı gibi olguları değerlendirin. Korku bunları gerçekleştiremediğiniz takdirde sizi yönetecektir. Dinamizmin olmadığı, statikocu yapı ile , yaratılmışın içerisinde yaşamak tembelliktir.

Kendi tasarımınız olan bir yaşam yolu, ancak özgürleştiğinizde gerçekleşecek.

Bu yüzden uyanın ve düşünmeye başlayın.

Arzuladığınız yaşam ne...

Fotoğraf: Trent Perke

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Kendi Yarattığımız Tanrılar( Bölüm 1: PARA)


İnsanlar yarattıklarının kölesi oluyorlar...

Bunun örneklerini ise şu başlıklar altında toplayabiliriz: PARA, futbol, Tv, bireysel ilişkilerde tek başına olamama sorunu, dogmalar gibi örneklerdir.

Bunların içerisinde günün, geçmişin, geleceğin en büyük sorunu ise PARA' dır. Paranın tarihçesine buradan öğrenebilirsiniz, kısıtlı olarak. Para' nın bağımlı hale gelmesinde en büyük etki ise, bireyin dağa fazlasını isteyip, ihtiyacından çok tüketmesidir. Bu işte kapitalist bir bağımlılıktır. Bu açıdan birey kendi ihtiyacı kadar üretip - tükettiğinde, fazlasınıda toplum içerisinde değiş - tokuş şeklinde kullandığında, para yok olacaktır. bu tarihte yaşanılmıştır. Bunun ütopik bir ön görü olduğunu söyleyenler tarihlerine yabancıdır...

...zaman ile paranın oluşturduğu yaşanılmaz ortamı göremeyenler, bu yabancılaşma ile herşeyi paraya endeksli bir hale getirmişlerdir. Bu konuda son zamanlarda önemli sanatsal eylemlerde olmuştur. Film bağlamında bunu Zeitgeist: Addendum' da görebilirsiniz..(Filmi buradan izleyebilirsiniz.)

Peki neden bu kadar bağımlıyız?

..derseniz. Diyeceğim şudur ki ideolojiler ve hiyerarşiler, gücü elinde tutmak için dogmatik bir güç yaratmaya ihtiyaç duydular. Bunun da ismine para dediler. Bu açıdan bugün bizler, güce ulaşmak adına ona bağımlıyız. Hayvanlardan ayrılmaz bir halde, diğerlerini(başka bireyleri) bile ezebiliyoruz. Daha fazla para kazanmak adına. Bu kadar aç bir şekilde ağzımızı diğerlerinin damarlarına dolamamızın sebebi, güç aşıklığı ile onu elde etmekten kaynaklı. Yani bilinçsizleştirme ve tarihin içerisinde, ürettiklerimize bu kadar tapmamızın sebebi bundan. Parayı keşfedenlerin de kendimiz olduğunun bilincinde değiliz bu yüzden. Herşeye bir paha biçme çabası da, işte bu yapay düşünce paketleriniden kaynaklı. Bu açıdan holiganlaşmış savunucuların da, hep ona muhataç duruma bırakılan insanların olması oldukça ironik bir durum.

Sonuç olarak: Tek bir pencereden baktığınızda, toplumun bugün kü en büyük tapınağı paradır. Bunun kırılma yolları mevcuttur. sadece toplum bu yarattıklarının halüsünojik etkilerinden dolayı uyuşmuş haldedir. Bilinçlilik ve bireyin aydınlanmasıyla bu yapay sentetiklerinde yıkımı olanaklı hale gelecektir fikrimce.

Bitti.

Kendi yarattığımız tanrılar: PARA