15 Ağustos 2007 Çarşamba

...Bu Dünya Bizim Değil....

Karanlığın matlaşan zamanın üzerine kurulduğu, ağıraksak ilerlemeler ile yaşanılanlara karşı, yaşanımlar üzerine yapılananalizlerin ardından, elde edilenlerin bizi ulaştırdığı yer, belkide dipsiz birkuyunun içerisinde kaybolan sesimizin, ulaşmak isteyipte ulaşamadığı noktaydı! Gerçekçi bir yaklaşımın ardından, beynimizin avuçları arasında barındırdığımız fikirlerimizin, çıkarımlarımız ile ağırlaşan idelerimizin, harabe haline gelmiş hayatlarını, görmezden gelen bizlerin, sürüncemeler ile yaşam savaşı verdiğimiz hayatlarımızın nekadar da sıradan oluşunu görmezden geldiğimizden dolayı, kokuşmuş bir hale büründüğünü ve genzimizi kokusu ile nasılda boyunduruğu altına aldığını, kabul etmeyişimizdendi, bünyemize sahip olduğumuz hafıza kaybımızın sebebi. Belki de bazen vurdumduymaz bir sürü içerisine nasılda katılmayı ve duyarlı olmamız gereken durumlarda bir o kadar çok duyarsız kalmamız ile katılaşmamızdı, bizi böyle sıradan kişiliklere sahip bireyler haline getiren. Neydi bizi heykellerden ayıran içerisinde bulunduğumuz bu hayatta, otlardan sıyıran yanımız ne acaba, farklı bir familya içerisinde olmamızı sağlayan özelliğimiz neydi dünya üzerinde bulunduğumuz konumumuz içerisin de!

Sorgulamaktan korktuğumuz düşüncelerimizin dile getireceği doğrulardan kaçmamız ile kabullenmişiz sürekli bize empoze edilen, kendimizden kaçmamız için uzaklaşmamızı sağlayan bu çürümüş anlatılar ile. Neden kendimizi asimile etmişiz. Her daim toplumsal bunalımları gütmüş, onların boyunduruğualtına girmişiz, yönetilen olmuşuz ve merdiven gibi üzerimizden ilerlemeleri ne izin vermiş ve hep onlar için basamak olmuş sesiz kalmışız. Kimi zamanlarda isekorkularımızı biçmişiz,mahsul olarak utançlarımız verdiği ürpertiyi büyütmüşüz, sınırlandırmışız kendimizi kendimize karşı güttüğümüz bu korkular ile!Hayalleri ile ütopyalar kuran ve ütopyaları için mücadele edenlerin, hayallerini yakanları sınırlandıran klozetlerin üzerlerinde tuvalet kağıdı gibi yer almışız askılıkların üzerinde.Ve sürekli avuçları arasında maşa etmeye çalıştıkları bizleri, kirlenmiş kişiliklerin sağında solunda yer alarak çoğu zaman kendimizi onlara altın birtabak içerisinde sunmuşuz, meze olmuşuz onların sofralarına.Pazarlanmışız,satılığa çıkartılmışız onların vitrinlerinde, kendimizi açık arttırmaya çıkaranları alkışlamışız her zaman. Eski bir sahnenin en eski figüranları olsakta yaşamlarımızda, görememişiz biz olmadan boş bir kişiliğe sahip bu latentkişiliğe sahip necrofililerin hiçbir şey olmadığını ne zaman göreceğiz kestiremiyorum bu duyarsızlık örneklerimiz ile!

Savaşlara, açlıklara, ezilenlere, bastırılmış kişiliklerin boyunduruğu altına girmeye karşı hep kifayetsiz kalmış ve seyritatlı bir tebessüm bıraktığını sandığımız bu trajedik oyunların içerisinde, senaristleri kimliksiz,kirlenmiş kişilerin belirlediği oyunlarda satır aralarında kimi zaman seyirci, kimi zaman figüran,kimi zamanda geçicibaşrol oyuncusu olmuşuz ve doyumsuz bir halde sömürülmeye karşı el çırpmış veiçerisinde yer almışız.Şekillendirilmeye karşı, popülerlikten uzak,birkelebeğin kanat çırpışı ile kalkan toz parçası olmaktan kurtulmalı veyitirilmiş yaşamların kiracıları olmaktan kurtulma zamanıdır. Artık her lodosunardından yıkılan kumdan kalelerde mücadele yerine,bütünleşerek büyümeli aydınlanmalıyız okumalı, araştırmalıyız, bizleri asimile etmeye çalışanların oyunlarında figüran olmaktan sıyrılmalı hep birlikte, beraberce bu dünya için mücadele etmeli savaşmalıyız açlıklara, çıkar savaşlarına karşı ezilenlerinsafhında bulunmalı ve korkularımızdan kurtularak utanmamalıyız kendimizden. Kaçmaya son artık zamanın getirdiğini değil istediğimizin,hayallerimizin getirmesini istediğimiz, düşüncelerimiz ile büyüyecek bizlerin gübresi sevdiğimiz değil sevilecek ve benimsenecek herkesin olacak olanın peşinden gitmeli ve insanolduğumuzu unutmamalıyız. Bu dünya üzerinde biz zincirin halkasıyız biz hatırlamalıyızbunun için dünyanın sadece biz insanların değil hayvanların, bitkilerin vedahasınında varolduğunu ve onlarında dünyanın paylaşım ortakçıları olduğunu unutmayarak çıkarlarımızdan uzaklaşarak yaşamalıyız. Unutmamalıyız biz budünyayı annelerimizden, babalarımızdan, atalarımızdan değil çocuklarımızdan ödünçaldık, unutmamalıyız bu dünya geçmişimizin değil geleceğimizin ve çocuklarımızın, bencillikten uzaklaşıp, doyumsuzlukları ile bizi geleceğimizden edenlerin,yaşamlarımıza giripbizi yönlendirmesini önlemeli ve savaşmalıyız, asimile olmamalı yılmamalıyız, birdamladan bir bardağa, bir bardaktan bir sürahiye taşmalı, sürahiden denizlere coşmalı ve beraberce yayılmalıyız tüm dünyaya, bırakmalıyız etnik savaşları, kaçınmalıyız latent kişiliklerin bastırılmış duygularını bize empoze etmelerinden! Sapkınlıktan, bencilikten uzak birlikte yaşamın savunucusu olup onun için mücadele etmeliyiz!

Mülksüz olmalı birden bin,binden milyonlara çoğalıp bize ait olmayan dünyayı çocuklar için,geleceklerimiz için yaşanılabilir hale getirmeliyiz!Unutmamalı bu dünya bizim değil,geleceğimizin,dünya çocuklarının,dünyada ki yaşayan her canlının ve bizim üstümüze tek düşen isebencillikten uzak bu dünyanın asıl sahipleri için yaşanabilir hale getirmek olduğunu hatırımızdan çıkarmayarak,bunun için mücadele etmemiz gerektiğini herkeseduyurmalıyız Bu Dünya Bizim Değil!

Hiç yorum yok: