16 Eylül 2008 Salı

İkircikli Ölüm Hali


....bir göz yaşı döküldüğü yer olan sende sonlanır.

...kimsenin anlayamayacağı bir durum bu. Sevdiğini giderek artımlı sevmek, bağlanmak, sarılmak. İnanılmayan aslında bireyin kendisine olan güvensizliğidir. Çünkü hiç bir sevgi, olduğu yerden kalkıp ilerletilmek ve bir daha geri dönülmeme adına bağımlı hale getirilemez. Popüler sevişme aşkları için geçerlidir bu yargı. Ama yer eden bu popülist sevme tipi herkes tarafından kabul gören bir olgu haline gelmiş günümüzde.

...gündüzleri geceyi yaşamak senin olmadığın vakitlerde mümkündür, şizofren bir aşk için.

Geceleri ise tekrardan doğmak, tıpkı akşam sefaları gibi onun sesi ile. Lirik bir seromoni olduğunu bilmiyor, benim için. Ama boşver en güzeli bencil sevmek. Gösterimli aşkların kirletildiği bu zamanlarda bazen sevdiğinin bile bundan bi haber yaşaması, göz yaşlarına bağımlı duyarsızlaşmasının sonucu yaşadıklarınla ispatlanıyor. İşte böyle anlar, akşam sefalarının ölüm anlarıdır. Geceleri kabuklarına kapanırlar, açmak için tomurcuk tomurcuk efillendikleri kabuklarında onca yaşadıkları heyecan buna bağımlı olarak buharlaşır. Ve ölüm -ce- der. Çünkü sevdiği ondan uzaklaştıkça, onun yaşamında bi mana kalmaz. (Epik bir şiir dinletisinin, sonu getirilemeyen senfonisi ise bunun farkında değil.)

Kısa bir öykü buna dair: Evvel zaman içinde, geçmişten güne düşen dünün artıkları içerisinde, anlatılan kaosların anlamlandırmak istediği birşeyler dökülüyordu kelimelere. Küçük akşam sefasının yaşamına dairdi bu süzülmüş korkular.... Fakat onun gelişimini sağlayan lirik seramoni, bunu bilmiyordu. Bilmiyordu bu aşkın onsuz geçen zamanlarında, stomalarında başlattığı nefes darlığı ile yaprak kurumaya yüz tutmuştu. Ama direniyordu rüzgarlara, onu biçmek isteyen sert ayaza. Sona kalan yaprakların kaderidir, tıpkı göçer bir kırlangıç olmak. Yaşamak ardı sıra karşılıksızca beklemek. Bıkılgan bir halet- i ruhiye gibi.

Seni sensizce yaşamak&ölüm gibi bişey...

...bir avuç darıyı göğe serpen ellerimle, meddet umduğum bana bir yol göstermese de. Ben bensizliklerimi yaşıyorum şu aralar. Kimsesizleştirildiğim islerimde zor olanı ise senin sevginden gizlediklerim.

Açlıktan ölsem de tükettmeyeceğim senin gibi seni kendimde. Çünkü onlar benim bozuk paralarım değil, sevgimin varoluşuma karşı getirdiği tanımlamalarım.

(...)

...anlamdıramayacakları kadar azım ben, anlayabilecekleri kadar çokumda aynı zamanda. Ama kimine göre bir is(e düşmüş) düşünsüz bir sisim ben. İçime girmeye tenezül etmeyen sen ise atmosferim olmuşsun. Korkusuzca çekip gidiyorsun bu güvenirlilikte. İşte bu yüzdendir ki ben:

Gölgesini ayaklar altına alabilmiş bir korkuyu soluyorum geçmişimle bağlı olarak,
yaşanılmayacak kadar kirletilmişim sizler tarafından,
doğrusu ise eylülde ölmek.


Yaşayabilecek misin?

Deniz fenerlerinin yaptığı gibi.
Beş parmaklı yoncamı,
yüreğimde gizlediğim
yerden bulup,
çıkarabilecek
kadar
cesaretli(mi)sin.
Hiç sanmıyorum.
kah
ve
leş
t
i
m
.
.
.

...ölümüm dilimde, ikircikli bir hal almış.

İnsan görülebildiği kadar yargılanır,
görülemediği kadar da fazlaca yerilir.
Bu yüzden
"telveleşmiş hayatların bekçileriyiz"
biz.
Ölüm ise tüm parçaları yerine oturtur,
bu oyunun sonunda.

...bu yüzden inanmıyorum artık kimsenin samimiyetine. Zaman insanı soğuttuğunu anlatmaya çalışsada, insan eğilimleri hep kaçmaya alışık. Çünkü korku paylaşılmaz günümüzde, mutlulukların paylaşıldığı gibi.
LiberterKedi

Hiç yorum yok: