9 Haziran 2010 Çarşamba

uyan ve dur de(!)

insanlar...



körelmiş, yarasa insanlar. boya tenekeleri. estetizmin, dışa vurum ile gerçekleştiğini sananlar. beğenileriniz, kokuşmuş halde. nasıl mı? moda algınız ile kokan beğeniniz sayesinde. ölü. uyanın. ilkelsiniz. yıldız savaşları klonlarına benziyorsunuz. böyle imitasyon / yapay bir moda algısına sahip olduğunuz için, fino köpeklerinden farkınız yok. popülerlik peşinde kuyruk sallayan insanlar. sürüngenden daha aşağılık olan kişilersiniz. 

birey olamamışlar. 

salyaları camekanların temizlenmesinde kullanılanlar. pisliksiniz. 

kendi bokunuzu temizleyemeyen, yürüyen pislikler ordusu. bunu dünya bize söyülüyor. hakaret edip, yüzünü buruşturuyor hergün. sarsıyor bizi kendimize gelmemiz için. ya biz farkında mıyız? hergün uyuşturuluyor ve farkında değiliz diye, kendimizi aldatıyoruz. kokuyoruz. ölüm kokuyoruz. etrafımıza karşı duyarsızlaştığımızdan. bencilleştiğimizden. kendimizin etrafıyla sınırlı bir dünya algısına sebep olduğumuzdan, zombileşmişiz. tenimizden buram buram ölüm yükseliyor. bilinçsiz ve şuursuzuz.

neden mi?




kim biliyor ne anlama geldiğini?

hastalık mı yoksa bir hayal mi. ya da internette kullanılabilinecek bir takma isim mi bu?

ne kadar umrunuzda?

yılda kaç kişinin hayatını bu illet dolayısıyla kaybettiğini, biliyor musunuz?
 
kim bilir ki götündeki diessel' den, lewis' tan -her bilmemne şeyden alınmış- marka kotun üzerindeki taşlanmanın, nasıl yapıldığını. kimin umrunda olur ki bu. kim takar ki, nasıl insanların ölümleri pahasına çalıştırıldığını. 

küresel şirketlerin bireyselleşmesinin nasıl tehlikeli olduğunu. algılayamayan, sorgulamayan, türdeşini  korumayan, doğayı umursamayan insan, ölmeli(!) çünkü farkında olmadan zaten ölüyor. mekanikleşiyor. komutlarla çalışıyor. salyaları tüm camekanların önünde sel oluşturuyor(!)ne için?

görüntü herşeydir...gibi kapitalist bir slogan uğruna...

umursamıyoruz. yabancılaşıyoruz kendimize. ekolojimize yabancılaşmış haldeyiz. paranormalliğe ilintilenmiş dizilerin tutkunuyuz. ve cinnet geçiriyoruz. farkında değiliz.

kesinlikle deliriyoruz. kesinlikle. yoksa camekanların önünü kaplar mı salyalarımız... 

acı bu. his bu. yaşadıklarımız bu. alışılmadık bir şekilde itaat ediyoruz. özgür değiliz. kementlerimiz, tasmalarımız mevcut. köpeğiz bizler. istenilen gibi. haksız değilim. narsistim. her konuda eğitilmiş itler gibi, sadakatliyiz sahibimize. tıpkı şu döngüdeki gibi: 

"uymamız için emir veriyorlar. bizde uyuyoruz. kalkmamız için bağırıyorlar, kalkıyoruz. koyun gibi sıralanmamızı istiyorlar, sıralanıyoruz. verdikleri iğrenç yemekler için şükretmemizi istiyorlar, şükrediyoruz. aynı tipte olmamızı istiyorlar, bizde oluyoruz. sorgulamamızı istiyorlar, sorgulamıyoruz. yatmamızı istiyorlar, karanlığa gömülüp yatıyoruz. tepemizdeler. bizleri tanımadan bağırıyor ve hakaret ediyorlar. dünyanın en arı küfürlerini ediyorlar. vücudumuz şişse de bişey diyemiyoruz. SONSUZ İTAAT ismi bunun."



hiyerarşide en altta yer alan ezilir. halk. adını, cinsini, tipini çözdünüz mü bu sahnenin. 

hayatınız bu. 

sonsuz itaat. 

tahakküm etmek, yönetmek. demokrasidir bu. sessiz ve sinsi bir yaşam tarzı. uluyan ama uzaktan gelen bir ses ile korku duymamızı, acı görmemizi, üzüntüyü tatmamızı istiyorlar. bunu yaşamamızı isterlerken de estetik ile bizi uyuşturuyorlar. narkozları bu. görüntüye bağımlı olmak. sekse tapmak. dogmalara inanarak yaşamak. ölümü ruh gibi beklemek. hiç bir şeyi sorgulamamak gibi yolları izlettiriyorlar. uyanmalıyız. 

bilinçlenip, direnmeliyiz. adına toplum denilen bu kokuşmuş genel yapının nasıl çürdüğünün farkına varmalıyız. onlar yalnız. kendilerini düşünürlerken, bizler onların çöplüğünü oluşturuyoruz. içimizde biriken metan ile patlamalı ve onların üzerine yığılmalıyız. 
arzulanması gereken estetik doğada. yağmur sırasında yükselen toprak kokusunda. üreme zamanı göçen kuşların göçüşünde. birbiriyle çarpışıp şimşek çıkaran bulutlarda. gökkuşağının renklerinde. doğanın seslerinde. kısacası gerçek estetik gördüklerimizde. gösterdiklerinde değil. bunun farkına varma zamanıdır. ertelemeyin.

silikozisten ölümlere, maden göçmelerinden dolayı gerçekleşen ölümlere, devletlerin terörlerinden dolayı olan katliamlara dur demek bizim elimizde. sadece biraz daha geniş bir perspektiften bakarak mümkün. imkansız öğütlendirilendir. imkanlı olan ise isteklerimizdir. insan öğrenebilen hayvanların en zekisidir. bu yüzden doğa ona hizmet eder herşeyiyle. bu hizmeti kaybetmemek adına uyanın ve dur deyin(!)

Hiç yorum yok: