22 Temmuz 2011 Cuma

Sil/dim

caddelerle ve lağımlarla, azizelerle ve orospularla, kahramanlarla ve ketum insanlarla, dilencilerle ve götü boklu üstü takım elbiselerle kuşanmış yavşak insanlarla ve bütün bunlara inat her şeyin farkında olan delilerle dolu foseptik hayata işemek...

hepimiz bu şizofreniyle dünyayı beceriyoruz....
aslında bu bir sanrı. imgelerimizin içerisinde bile ona karşı işlediğimiz bu kendi, kendimize gerçekleştirdiğimiz tecavüzün suçundan kaçıyoruz. nereye... bir boşluğun kenarına.... insanın tepenin kenarından, boşluktan gelen o çekici nefesi koklaması... zamanın üç-beş köpeğin uluması olduğunun dayatması beistir. bir çokları bütün kuralların insan yaşamını düzenlediğine inanırken, birçokları da bu kuralların insanlara yöneticilerin dayatması olduğunu söylüyor... ama hepsinin unuttuğu insanın kendi yarattıklarına köle olma sorunsalı...bu sorun insanın aklına; insanın kendi kendine tecavüz etmesi için mutlaka birşeyler geliştirdiği manyaklığıyla yaşadığını düşündürtmekten başka birşey  getirmiyor.


piçler bırakıyoruz...

düşüncesizliğimizden ötürü, fakirleştirip, dünyayı körleştiriyoruz...toplumların konuk olduğu topraklar, çölleşiyor. geçmişin bizim olduğunu unuttuğumuz kadar, geleceğin çocuklardan aldığımız bir miras olduğunun farkında değiliz. umarsız ve duyarsızca parçalıyoruz. acıma duygusundan öteleşerek boktan bir hayat felsefesi oluşturuyoruz gelecek için. bu yaşam bizim elimizle öizdiğimiz bir sembolist yaşam...ne kadar kalem varsa, onun kadar silgi ya da temizleme malzemesi var...yeterli olan istemek. hadi başla.
Sil

Hiç yorum yok: