12 Eylül 2007 Çarşamba

Ormanda uyuyan göllerin etrafını saran cahil periler de olduğu gibi, insan basit bir çok tasvir ile tanımlanabilir. Örneğin düşlerinin parlaklığı ile gözleri kamaşan ve anlık yaşanımlarından kazandığı mutluluk hazzını süreğen bir halde,ömrü boyunca birey olamayan kişidir insan. Toplumun sadece bir harfi olmuş kişi olarak, insanın nedir anlamı sizce? Ne ile doludur insanın kalbi. Gökyüzü ve onun bulutları, yaşamak istedikleri ve yaşayamadıkları, ışıkları, gözlerinin körelmesine sebeb olan geçici masumiyet mutlulukları. Türlü renklerle boyanmış gerçek hayattan kaçış. İçerisindeki kıpır kıpır fikir suları nasılda coşkun bir ırmak gibi beyninde savaşımlara hazırlanıyor hergün değil mi?

Adeta çağlayan dönüşen idelerin önüne çektiği setlerin, acaba daha ne kadar onları sınırlandırmasına izin verecek,kaçmak istedikerinden ve toplumsuzluktan. Ve çamur, setlerin diplerinde biriken, görünmeyen, ama giderek artan. Su üzerine doğru çıkmaya başlayan derin karanlık, uyuşuk hallerin doğurduğu o kasvetli hayatından ne zaman sıyrılacak. Kirli sürüngenlerin sinsice gezindiği, doğayı gün be gün tecavüz edenlerin arasından ne zaman kaçacaksın. İsyan dile düşenin eylemde de vurgulanmasıdır. Başkaldırış bireysel özgürlükler için değil, cehaletin empoze ettiklerine karşı durabilmektir. Ve herkes için, birşeyler yapabilmektir savaş, karşılıksız ve tüm bencillerden uzaklaşarak. İnsalık ise anlayabilmektir kendi hayatını. Ve onun fısıltılardan ibaret olmadığını kavrayabilmektir yaşamın içerisinde varolabilmek. Ardından görebilmektir yatağımızdaki yaşadığımız belki kerelerce, belki anlarca 15 dakikalık libido durumunun sürekli olmadığını yaşamlarımızda..
__________________

Hiç yorum yok: