18 Mayıs 2011 Çarşamba

tohumlar özgürdür! viva liberty! via campesina!

tohumlar özgürdür!
viva liberty! 
via campesina!



çiftçiler, hayallerimizin militanlarıdır. çiftçinin dünyasıdır hayal etmek. hayaline kılıf giyindirip, toprakta inşaa etmek, onun mevcudiyetinin tek gerçekliğidir. mücadeleci ve çatışmacıdır. toprakla dünyanın, içindeki karalığı söker alır... 
bedelini, nasır tutan elleri vermiştir. yüreği, yeni anne olmuş, kıpır kıpır bir kadının evladına olan o sade, vaftiz edilmiş sevgisinin yoğunluğunu barındırır. toprağın saçlarını okşar tohumlarla. tohumlar onun, gözlerinden döktüğü yaşdamlalarıdır. dünyaya, ters bir varoluş sürecinin hayat bulmasıdır. toprak terler, yüzü ıslatılıp, yumuşatılır... sonra bacakları arasına salına salına emekler tohumlar.

geçtikleri yerde dilden düşmekten ürken kelimeler, bu hissi anlatmaya kıyamaz. kendilerini idam etmez. hayaller kelimelere bürünerek, dilde suskunlaşır. lal olur. obsesif bir bulantıyla, o duygunun eşsiz şaheserliğine bulutlandırarak gözlerini gezdirir...
işte bu içerisinde yavrusunu koruyan bir anne gibi, şefkatli ve parçalı olan toprağın en açık ruh çıplaklığıdır... zamanla pul pul tüm köşelerini saran fideler, onun ergen kızlarıdır. bakmaya kıyamadığımız, öpmekten çekindiğimiz, kokusunu zihnimize üryan ettiğimiz yeni doğmuş bebeğimiz gibidir yeşerttikleri...
göğüsleri dik dik, dudakları al al salkımlanır meyveleriyle... insana verdiği haz duygusuyla, yağmurların bedenini yıkamasıyla yükseltiği koku, nefeslere dolanır. en istemli astım krizlerini yaşatır insana. ciğerlerinize çektikçe dolar, doldukça hayallenir, hayallendikçe direnirsiniz. tırnaklarınızla tutarsınız uçlarından... zamanın sabır kilometrelerini, en içten adımlarıyla geçersiniz. olgunlaştığında, yüreğinize üşüşen duyguların yamaçlarında, hırçın bir çocuk gibi uçurtmalar yaparsınız mutluluklarınızdan. tepeye, çok tepelere dolarsınız.

özgürlük onların sarı buğday başak saçlarında dalgalanır. baranlar çağıldar üstlerine...yürek aralıkları tohumsuz viranedir toprağın. kimsesiz, militarist bir düzenle hapsolur tohumlar. özelleştirilip, yaşam hakları ellerinden alınır. mülkiyet sınıflandırır onları. annelerinin uterusuna daha düşmeden, kılıflandırılırlar... mülkileştirme arttıkça dünyada, düzen gelişir ve katılaşır. sistem katılaşıp, herşey buharlaşır...toprak yabancılaştırılır yamacındakine. sığmaz. durağan kalmaz.


çocuk türkülerinde ki o coşkulu ses gibi ellerine aldıklarıkları kazma, kürek, tırpan, orak, ve çekiçle direnişe, direnişle cevap verir. çiftçilerdir onlar. ne sıra sıra yürür, ne de takım elbiseleri içerisinde bir estetik kaygısıyla, tüketimin en  kalın peçetesi olurlar... onlar gecenin loş, zifiri karanlığında bile toprağın derisini çatlatan tohumların kutsal bekçileridir. ne kerberostur, ne lethe. onların güzel athenasıdır.



viva via campesina! tohum mülkiyetine hayır!

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Çiftçiler ne büyük insanlarmış demek :)

Unknown dedi ki...

toprağın insanları her daim alidir hocam.