açlık bizimkisi...
ruhumuzun fahişe hallerini seviyoruz. pazarlanmak ve satılmanın hazzına ulaşmak için kendimizi tüketiyoruz. tükettikçe çürüyen hayallerimizin peşinden şizofrenleşiyoruz. çürüyoruz. susuyoruz. ve sürekli doğanın ardıllarını yok ediyoruz. doğanın katliamını izliyoruz. nehirlerin bacak arasına yerleşerek, üzerlerine kendi tahakkümümüzü kuruyoruz. sömürüyoruz gücünü. alıyoruz içersindeki ruhu olan canlılığını...bilmem kaç kw' lık enerji için...
ne için?
...kendimizin şah damarını boynumuza urgan yapıp intihar ediyoruz. gün be gün maskelerimiz, kılıflarımız oluyor. üstümüze örttüğümüz ölü tabakamız kalınlaşıyor. ters bir evrim sürecini yaşıyoruz. teknoloji gelişiyor, insan modernizimin doruklarında yaşıyor. ama istekleri her daim daha da ilkelleşiyor. yaşıyoruz. patronların kevaşesi olup, onların libidolarının temizlenmesi için yeri geliyor sadık bir fahişe, yeri geliyor tertemiz bir peçete olarak hayata doluyoruz.
neye?
...derimiz üzerindeki bu ağır his, çürümüş ve kokuşmuşluktan başka birşey değil. yatak odasında, sokakta, işte her yerde pis bir koku yayıyor. dayanılmıyor... git gide duygularımızın zihnimizden kopmasıyla, pavlov' un köpeği gibi sistemin, sadık ibneleri veya lezbiyenleri oluyoruz...
hepimiz kendi yarattığımız homofobi ve milliyetçilik gerektirmeyen yerlerde voltalar atarak, onları ilaheleştiriyoruz. üzerimize çullanıyor bu aptal dava... bu toplumsal diş olan halkı, bir arada tutmuyor. kış estikçe biz değişiyoruz.
acı.
sur' u çaldı israfil.
peşinde cellatlar, gökyüzünü baltalıyor ve melekler yeryüzüne dökülüyor. -bu bir alemettir-. insan... korkularının sadık köpeği oldukça, birilerinin boyunduruğu altında ezilmeye daimi olarak muhtaç olmaya devam edecektir... üzerine düşütüğümüz korkularımızın, karınlarını parçaladıkça hayallerimize gebe olan korkularımızın karnından mutluluklarımızı sezeryanla alabiliriz.
yeter ki farkında olabilelim.
C. Pavase'nin dumanını soluyalım son kertede. haydi söyle: "..hepimiz iğrenciz bu dünyada, ama bir gülümseyen, gülümseten, içten bir iğrençlik var, bir de çevresinde bokluk yaratan, başka, yalnız bir iğrençlik. Gel ki sonuç olarak, en aptalcası da değil."
umarsız piçlerin saçmalama sanrılarıyla... biz algıladıklarımızla yaşatıyoruz bu dünyayı. hadi eyvallah.
1 yorum:
deluze der ki: "deneylediğimiz nesnelerin bir toplamını her zaman yapabilirsiniz, ama bu toplam hep belirsiz olacaktır." - bu da şüphe ettiklerimizden dolayı olsa gerek... iki tercihimiz var hayata karşı ya istediklerimizi elde etmek için şüpheyi kullanacaz, ya da yarattıklarımızın kölesi olmaya devam ederek şüphelerin arkasına sığınarak onların sadık cariyesi olacağız..diye düşünüyorum.
Yorum Gönder