23 Şubat 2009 Pazartesi

Duyumsadığım yan(ılgı)lar...

Duyumsadığım yan(ılgı)lar...

S
i
z...

Nesin
-iz?
Kimsin
-iz?
Yaşıyor musun
-uz?
Varlığınızın eks
eni
var
m
ı
.

H/iç...

Havasız ortamda serzeniştir.
Yaşama karşı sözsüz kalmaktır.
Dipsiz bir kuyuya taş atmaktır.
Gidilmemiş yerin tasvirini yapmaktır.

Yok ol/mak...

Hataya karşı, birşeyler yapamamaktır.
Ezgilerde uygun notaları, bulamamaktır.
Azazel'in kimliğine bürünmektir.
Tasfirlerde manayı yitirmektir.
Hayatta hayalsiz kalmaktır.

Başkası için...

Barışı fedakarlıklar yaparak, getirmek istedin
-iz mi?
Hiç bu dünyanın gerçek sahipleri için,
gelecek tasarımı yaptın
-ız mı?
Gözlerinizi kapadığınızda, huzurun sıcaklığınızı ardında kalan dünyada mutluluğu tattın
-ız mı?

Siz hiç yok oldunuz mu yaşarken,
Yada yanlışları duyumsayıp, farkına vardığınızda.
Bir*şey*ler yap
-tın
-ız
m
ı
?


LiberterKedi

21 Şubat 2009 Cumartesi

korku-n!(+12)


Sınırların ve hiyerarşinin, dünyaya getiremediği tek gerçeklik BARIŞtır.

Barışı getiremeyenler, getirmek istemeyenler kadar suçludur.

Bunun sonucu gündelik yaşam bağımlılığı ve bencil yaşama arzusudur.

İnsanlık fedakarlıklar sonucu, kuşakların oluşmasını sağlayacaktır. Ya siz yeni bir kuşağın oluşmasını engellediğinizde, bu suçluluk duygusundan, yine mi uzak yaşayacaksınız.

Korktuğunuz bu yönetimin temelinde, sizin seçimleriniz temel teşkil etmemiş midir?

Düşünün?

Töreler, işlevsiz kanunlar, kendi çıkarlarını ön planda tutan canlılar; yaşadığımız ekolojiyi b...tan bir hale çevirmiyor mu, yaşattıklarıyla.

Hiyararşiyi sağlamak için getirdikleri düşüncelerle ve onların edimsel sürecini topluma yaşatarak, bizi daha da berbat bir yapının uzuvları olmamız konusunda yontmuyor mu?

...bu yüzden kimin getirdiği doğru?

...kimin yapmadığı kabul edilebilinir?

Bu uğurda fedakarlıklar ile yaşamlarından vazgeçenlerin mülkiyetsizliği ile, getirilmek istenen barış desteklenmeli midir?

...yoksa,

statikliğin ortasında kalarak. Seçilime destek vererek, toplumun sınıflara ve sınırlara ayrılması. İnsanları birbirinden dil, din, ırk ayrıdımına götürerek, parçalaması mı doğrudur?

Bu noktada neyin gerçekleştirilmesi gerekir ve olma süreci, yapılabilmesi mümkündür!

Bu yüzden korku-n!

Resim: Hafif.Org

17 Şubat 2009 Salı

Parça...

...intihar.

Hayatın cımbızlarını elimde tutuyorum, ona karşı direnmek için tek silahım sevdiklerim. Fakat onların olmadığı bir zaman dilimi, ne olabilir benim için...

Ses...

Eminönü' nde martılara simit atarken düşündüğüm gözlerin, ne de çok deniz dolu. Senden uzakta, yoksun bir sesin yitimi, sadece ölümdür. O denizden mahrumiyet ise, kıyılarında çöpçüsünü bekleyen, akşamdan kalma bira şişeleri gibi boşluklu bir hayattır, benim için. İşte bu zamandan sonra dilime doladığım öksüzlük ile, ötenazimi isterim...

...dil

Susku esiridir, karanlık köşelerinde bugünkü sevgiler. Ama anlamalıdırlar ki "...son keman telinde ki tını kalsa da eskiye dair. Samimiyetin olmadığı bir ilişkide bulunuyorsanız, ölüm atmosferinizde ciğerlerinize hükmetmektedir." . Dil işte büğümlenir, gözler ise islenir. Çünkü yaşam parelendikçe, siz kendinizden olacaksınızdır. Buda otonomik bir intiharın gölgeleridir...

Son...

Aslında arzuladığım intihar değil sevgi. Duymak istediğim ses ise, seninle birlikte göz göze, el ele simit attığımız martı sesleri. Dilimdeki kalabalıklık İstanbul gibi olsa da, isteğimde, sesimde seninle aynı atmosferde olabilmek, sevdiklerimizle, ömür boyu...

...param parça edilmiş her aşk, kendi içerisinde kilitlenir. Yine onu döndürüp açacak olan ise bunu birlikte yapacak olan ellerdir bir ömür boyu.İşte bu yüzden bu döngüsüz boşluk hiçbir zaman süreğen değildir baki birlikteliklerde.

...nokta

Son nokta dilde ki intiharlarda konulmaktadır. Çoğu zaman duyulmayan bu yitik sesler kemiğe dayandığında;

kemik kırık
dil sukun
ses yitik
bir hal
alsa da
.
.
.
Martılar hüznü hep silecektir sevenlerin, sevdikleri ile birlikte, mavi derinliklere göndererek...

13 Şubat 2009 Cuma

Cev(ap)lar[M.İ.M]

Amanında mimlenmişim.

İnsan bi kere mimlenmeye görsün, cevap vermesi gereken bir çok soru ile karşı karşıya kalıyor. Sevgili Aydan Atlayan Kedi ablam beni mimlemiş. Bende o zaman başlayayım cevaplarıma:

*Sizi en çok üzecek olay?

Sevdiklerime zarar gelmesi. Ve hayata karşı mücadelesiz bırakılmak.(böyle bir durumda ötenazi isterim)

*Nerede yaşamak isterdiniz?

Bir dağ yamacında yaşamak isterdim. Eteklerini denizin taradığı bir dağın yamacında, sevdiklerimle birlikte yaşamak isterdim. Sabahları kuş sesi ile uyanmak, ikindi vakitleri dalgaların kıyıyı tokatladığı vakitlerde doğa ile bütünleşmiş bir halde çalışıp, akşamlarıda sadece ailemin tatlı, sıcak sohbeti içerisinde uykuya götüren muhabbetlerin yapıldığı bir yerde yaşamak isterim.

*Yaşayabileceğiniz en mutlu an?

Sadece insanlığın bireysel bencillikten uzaklaşacağı, kavganın, kinin, nefretin, savaşın, tartışmanın, bilinçsiz bilgeliğin olmadığı. Otoritenin yıkılıp, herkesin karşılıklı anlaşmayla yaşadığı anın ve hayatın içerisinde ikame ettiğim bir zaman dilimi benim için en mutlu andır.

*Hangi hataları hoşgörüyle karşılayabilirsiniz?

Aldatılmak, yalan söylenilmesi ve aileme, sevdiklerime dil uzatılması dışındaki tüm hataları...

*En sevdiğiniz erkek karakter?
Herkül Barfuss- Bir garip aşk öyküsü romanının ana karakteridir. Toplumca ucube olarak nitelendirilen birisi olsa da ve romanda bazen kızsanızda yaptıklarına hak vermemek mümkün değil.

*En sevdiğiniz kadın karakter?

Anna Karenina, aşığının peşine düşen ve bir trenin önüne atlayarak intihar eden o evli kadın.

*Tarihteki favori kahramanlarınız?

Herkes kalıpları kırıp toplumu az da olsa uyandırdığında gözümde kahramandır. bunun cinsel bir ayrıdımı yok kadın veya erkek. Ya da herhangi bir hayvan bile yeri geldiğinde kahramandır. Algı kahramanlığı belirler fikrimce...

*Gerçek hayattaki favori kahramanlarınız?

Sevdiklerim. Beni hayata bağlamayı onlar ve onların gözleri başarıyor.

*En sevdiğiniz ressam?

Camile Pisarro

*En sevdiğiniz müzisyen?

Böyle bir kategorize yanım yok!

*Bir erkekte en çok beğendiğiniz özellik?

Cinsiyet ayırdımına karşıyım. Ortak bir eksende: Yaşam anlayışını bencillikten uzak bir eksende götürmesi..

*Bir kadında en çok beğendiğiniz özellik?

Cinsiyet ayırdımına karşıyım. Ortak bir eksende: Yaşam anlayışını bencillikten uzak bir eksende götürmesi..

*En sevdiğiniz erdem?

Sözdeki statikliğini, yaşamında dinamikleştirebilmesi....

*Yapmaktan en mutlu olduğunuz iş?

Etrafıma gülümsemek.

*Kimin yerinde olmak isterdiniz?

Kimsenin.

*Arkadaşlarınızda hangi özelliklerin olmasını istersiniz?

Olduğu gibi görünmeleri özelliği yeterli.

*Kendinizde gördüğünüz en temel eksiklik?

Çevreme göre fazla alınganım sanırım, bide aşırı derece herşeyi umursuyormuşum.

*Hayatınızın en büyük şanssızlığı?

Hayatın herzaman sevdiklerimle arama mesafe koymayı sevmesi.( Ama ben bu zinciri kırıyorum :). Onların ve kendi çabalarım sayesinde.)

*En sevdiğiniz renk?

Siyah üzerine kırmızı...

*En sevdiğiniz çiçek?

Hepsi...

*En sevdiğiniz kuş?

Bızdık(Bızdık benim muhabbet kuşumdu. Omzumdan kaçmazdı hiç. Ve insan gibiydi. Onun ölmesi çok üzmüştü beni)

*En sevdiğiniz yazar?

Birçok kişi var. Tek bir isim veremeyeceğim...

*En sevdiğiniz şair?

Birçok kişi var. Tek bir isim veremeyeceğim...

*Tarihte en sevmediğiniz karakter?

Tüm otoriter, diktatör, ben merkezci, siyasi yaşamı(Felsefesinden uzak bir halde) insanlık üzerinde hakim kılmış tüm insanlar...

*En çok isteyeceğiniz özellik?

Mutlu edebilmek her an :) ...

*Nasıl ölmek isterdiniz?

Sıradan...

*Hayattaki sloganınız?

Ben nehir kıyısındaki parmaklığım, tutunabilen tutunsun bana. ama kimse yaslanmasın çünkü değnek değilim.(Şu an değişmiş olabilir. Nietzsche'nin sözü affola.)

*Şu anki ruh haliniz?

İlk döneminden yarılayıp, ikinci dönemden okulu bitirme gayretinde....

...eee artık cevaplar bitti. İnsan kendisinin dedikodusunu yapamıyor/yapıyor. Sonuç olarak bu işi iyi kötü atlattık hadi bakalım sıra bu soruyu gönderdiklerimde. sağlıcakla...

MimLediklerim:BUGÜNÜ YAŞAMA ARZU'SU, Kırmızı Günlük, Birikenler, persona noN grata, Sessiz Sayfa, Mehmet Hayri'nin Defteri ,Karanlık Senfonisi, Vladimir'in derdi

10 Şubat 2009 Salı

Bencil Yalnızlıklar...


Dur gittiğin noktaya bak!

Ezmeden önce, üzerini çizmeden önce bak geçmişine!

...ne kadar da unutkanız. Geçmişimiz ile neden bu kadar kavgalıyız?

...ama değil midir, bizi biz yapan geçmişimiz!

Belki de sebebi budur; geçmişimizin bu kadar bize uzaktan bakması, bizimde hayat denilen bu ölü denizde bu kadar mücadelesiz bir şekilde kalıp, kıyıda sadece kumdan kaleler yapmamızdandır. Kumdan kalelerin manası ise, bize yapılanlardan kaçmak ve korunmak için sığınabileceğimiz yerler olmasıdır nedersiniz!

Daha ne kadar kaçabiliriz ki hayattan, kumdan kalelere sığınarak. Şiddetli esen bir rüzgar yıkmaz mı, coşmuş bir dalga devirmez mi kumdan surlarımızı. Bir başına bırakalımda bu mücadelesizliği, savaşalım bizi yıkmak isteyenlere karşı beraberce ya da yalnız başımıza!

İlelebet mutluluk, huzur ve barış için. Ölsün bu bencil yalnızlıklar...

LiberterKedi

4 Şubat 2009 Çarşamba

We Can Create New World








...Barış insanların istediklerinde daimi olarak yaşar. Onu yaşatıp, yeni bir dünya kurmak bizim elimizde. Bu yüzden "Bizler Yeni Bir Dünya Yaratabiliriz."

3 Şubat 2009 Salı

Buharlaştırılan Felsefe ve Düşün Hayatı

Ortaçağ' ın sonlarından bu yana felsefenin sosyal ve politik önemi giderek azalmıştır...

...bu söylem çok acı bir unsur olsada, günümüzdeki izdüşümleri onu haklı çıkarıyor.

O dönemlerin en ateşli sorunları arasında yeralan okullarla ilgili tartışmalar, gündemde her daim dinamik bir halde insanlar arası münazaralarda konu olarak masaya yatırılırmıştır. Bunun sebebi ise fikrimce, temel sorunun; sorulan / sorulamayan soruların, cevaplanıp / cevaplanmadığı bu eğitim kuruluşlarının etkisinde olması, etkenliğindendir.

Onyedinci yüzyılda felsefede görülen gelişmelerin tümü; Katolik Kilisesine muhalefetle az çok bağlantılıydı. Bunun altındaki ilişki ise sorgulama eyleminin ihtiyaçları arttırması ile alakalıdır. Çünkü insan sordukça ve cevabını buldukça git gide yayılan bir yapıdadır. Buna bağlı olarak, o dönemde bir çok rahip bile sorguladıkları için afaroz edilmişlerdir.

Örneğin: Malebranche (1638-1715) genç bir rahipti o zamanlarda. Fakat zamanın getirdiği baskıcı ve tabucu sistemin statikleştiren yapısı, Malebranche' ın felsefesini kabul eden rahipleri kiliseden menedilmelerine sebebiyet vermiştir.

Bunun kaynağında ise, bana göre; insanın bilgisinin sorgulanması, ve tanrı bilgisine ulaşmak için onun sevgisinden beslenen bir rahip, neden toplum için zararlıydı ki, o dönemde. Sebebi inancını dogmatik düzeyden hafif olarak ayırarak, Descartes' ın rasyonalizmiyle alakalı oluşumuydu...

...bunun sebebi bence; önyargılı oluşumun ve sorgulama gütmez olguların, konu dahilinde olmasıydı.

Malebranche, maddi ile ruhsal olanı birbirinden ayırır ve bunları birbirleriyle ilişkili kılanın Tanrı olduğunu söyler. Tanrı bilgisi ile insan bilgisinin bir tür kaynaştırımı olan çeşitli düşüncelerle, hem rasyonalizmle - hem de mistisizmle insan - tanrı ilişkisi üzerine düşünce getirirken sadece kendisine göre, inancını ve temel yapısına yeni bir kılıf giydirmeyi tercih etmiştir...

...beğenilir, beğenilmez. Günümüzde tartışılır bu düşünce.

Ama bir gerçek vardır ki, o dönemin klişelerini yıkan kişiler tarafından, etrafına bu gibi düşünceleri aşılayan düşünürler; toplumun yoğrulduğu okullarda şuan git gide yok oluyorlar -Gerçek hayat içerisinde belki de o dönemlerden sonra, hiç varolmamaya başladılar- Buharlaştırılan felsefe ve düşün hayatı, neredeyse tamamiyle yerini dedikodu ve demogoji yaşam tarzına bırakmıştır.

Bu açıdan, günde yaşanılan bu olaylar, bizim sorgulamamızı beslemeyip, bizi git gide neye götürmektedir.

...yeni düşünce ardılları, geleneği yıktığı için sizce afaroz ediliyor olmasınlar.

Buna bağlı olarak sorgulamak suç mudur?

yoksa düz mantık, sünger yaşamlar sürmek zararsız mıdır?

31 Ocak 2009 Cumartesi

D’Où Venons Nous? Que Sommes Nous? Où Allons Nous?

"D’Où Venons Nous?

Que Sommes Nous?

Où Allons Nous?"

- Paul Gauguin -

Nereden geliyoruz - Neyiz - Nereye gidiyoruz?



...bunu hiç düşündünüz mü?

İçerisinde bulunduğunuz toplumun hareket alanlarını, ilerleyişini, tarihini ve gelişimindeki etkenlerin nasıl bir hal aldığını hiç düşündünüz mü?

Nereden geldik diyerek...bilimsel ve dogma seviyesinde oluşumunuzu, varlığınızı, molekülsel yapınızın bileşenlerinin temelini, düşünce sistemlerinize kaynaklık eden etmenler ve kaynakl noktalarını hiç araşırdınız/araştırmadınız mı?

29 Ocak 2009 Perşembe

Var Mısın, Yok musun?

Bir yolculuk vardır,
ekseni belli değil.

Bir mücadele vardır,
getirdiği fedakarlığın sınırı
belli değil.

Bir de isyan vardır,
sonucunda ne kazanacağın,
ne kazanmayacağın
belli değil.

Öyleyse söyle o zaman çocuk,
var mısın, yok musun...
yarınları büyüklerden
kurtarmak için
isyana bu şartlar altında.

--Yarınını düşünmeden yaşayanlar. Miras aldıkları dünyanın geleceği olan çocukların, katilidir.--

LiberterKedi

27 Ocak 2009 Salı

Puzzle

Gecenin içerisinde usul usul akan ses,
matemi dolasanda gözlerime.
Yüzüne kahpe geceleri çalacağım.
Parçalanan duygularımızı ise,
Puslu gecelerin kuzinisinde dölleyerek,
Senin rüyalarında birleştireceğim.
Tıpkı parçası belli olmayan,
bu duyguların oluşturduğu
puzzle gibi.

26 Ocak 2009 Pazartesi

Ölümün -e hali

...ölümün -e hali nedir?

...bilir misiniz?

Kişisel bir dilek bu yazı!

...öldürmeyi zaman içerisinde ne kadar düşünürseniz düşünün, sizi bu karmaşaya çeken ve bu kadar kaderci olmanıza sebep; içerisinde yaşadığınız toplumun genellemeleridir!

Ne kadarı bilinmeyen bir tarihin içerisinde, idame ettirdiğimiz yaşamınızda ki doğrularınız bile, bu genellemeler doğrulusunda bilemediğiniz: Toplumsal kurallara bağlı olarak kısıtlanıyor. bu yüzden yeni yıkıma mevcudi bir şekilde düşkün/yatkındır.

Bu yargıya istinaden, bazen hadım edilen yeni düşüncelerin, sisteme aykırı gelmesi, zamanın çokça üzerinde olmasından dolayı olabilir mi sizce?

Tarih zamanında asimile ediyorsa, bu görüşler neden sonraları dile bulaşıyor

- zamanında kabul edilemez bir yargı yumağı oldukları halde...

Bir kaç sebep içermektedir bu aslında. Fikirsel olarak krokisi bana göre şöyledir.

Sanatı, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda ilerleten bir anlayış sahip milletin, ancak ve ancak elde edeceği tek varım. Genellemelerin cellatlığında sanatın yıkılmasına göz yumması olacağı gerçeğini bilme zorunluluğudur. Bunun sebebi ise; sanatın yoktan varedebilme aksiyomunu görmeyip, onu kendi önyargısına göre yorumlayan, günlük anlayışın çürümüşlüğünün getirisindendir...

Bunun söylenebilirliliği ise, genel bir bakış açısıyla "YOKTAN HİÇ BİRŞEY YARATILAMAZ" ilkesidir. Buna bağlı olarak toplumsal anlayışa göre sanat: "OLANI GÖSTERME ANLAYIŞIDIR" söylenidir.

Peki sizce bu sav doğrumudur?

Doğruysa bizim bildiklerimizin hafif ve kaygan olması olasılığını, sanat ve dil göstermiyor mu şu gerçeği ile...

"Zamanında ifade ettiklerinin kabul edilmeyip, sonraları toplumca kabul edilmesiyle..."

Tıpkı bu yargınında günümüzde doğru olup, zamanla doğru olmaması gibi veya tam tersi unsurlar için gerçerli olması gibi.Bu noktada herşey, herkes için ve zaman içerisinde...

....Öle-bilir!

22 Ocak 2009 Perşembe

Annbjørg Lien - Origins Tidr

Kendisi norveçli etnik müzik sanatçısıdır. Dinlediğinizde kendiniz anlayacaaksınız, buraya onun hakkında yazmadıklarımı.


21 Ocak 2009 Çarşamba

Ruh Kevaşesi(+18)

Kişi söylemine reklam olmamalı. Yazan bir kişi yazdığı yazıyı pazarlıyorsa, beğenilme kaygısı vardır. Bunun ticari boyutta ki en büyük ön ispatı ise şudur;

"...hocam bu kitabınızı basıma verelim yayınlarınız ancak bu şekilde kitlelere ulaşır"

...denilir işte bu nokta bize herşeyi fısıldıyor. Sistem pazarlamacılık ile birleşerek sözlerinizide satabilir. bu mümkündür örnekte görüldüğü gibi.

Peki soruyorum; yazılarınız pazarlamayı kabul ettiğinizde, o yazılar artık sizin midir. Globalleşme safsatası ile birlikte,

- yahu hocam yazılarınız buralarda harcanıyor!

...yargısı sizce doğru mudur.

Doğrusu ise size tek diyeceğim.

"...söz, benimlerin imgelerle subjektif bir form alması değildir. Söz bireyin hayata duruşundaki statiğin, dinamiğe geçtiği andaki haykırışıdır!"

...bu yüzden kişi sözünü pazaarlıyorsa, o kişi bir ruh kevaşesidir.

LiberterKedi

18 Ocak 2009 Pazar

I Hate You All!




İnsanoğlu, o kadar yalancıdır ki; her zaman kendisinde olan pisliği dünyadan kazandığını zannederek güneşli dünyada kendini avutur. Asıl pislik yalanlarla bezenmiş olan bu ekolojiyi değiştiremeyen bizleriz!

LiberterKedi

...ses(Yeryüzü Ayetleri)

...benden etimi çalanlar dinleyin!

Ruhum yeryüzüne düştüğünde, acı ile tanıştı yıllar evvel. Zamanın ortasından başlayıp, kanımı damarlarımdan çekmek isteyenlere karşı tek silahımdı gülümsemek. Geniş zamanlı bir eylem olması gereken bu durum; uzun süre mevcut durumunu koruyamadı. Depolitik demokrasiye yenilen mimiklerim: Bir busenin ardıllı gelemeyişinin tek sebebiydi. Bu hale getiren tek mantık ise bu bağnaz zihniyetti. Ve söylemi;

....düşünmek gereksizliktir, gereği öldürdükleri insan önyargıları olmaması gerektiğinden.

O zaman size soruyorum: "...alnında güneşin izini hissettiğinizde gördüğünüz dünya, çocuklarınız için yaşınılabilinir bir halde mi?"

Son ses Lâl' de. Bekle ve dinle!

...sis

Zamanı düşünenlerin kaybettikleri, sürüdükleri yayvanlaşmış gibi görünen basit bir hayattan başka bir şey değildir.

LiberterKedi

14 Ocak 2009 Çarşamba

Ses Ver!


Zaman ne kadar çabuk geçsede, geride seni bırakacak....

....özgürlük düşkünü kedi bile, dilinde tüttürdüğü türkü ile geride de, ileride de sadece senin kalacağını anlatamıyorsa. İnanmak için eğil yüreğinin kuyularına, tozlu kitap sayfalarının kokusunu içerine çek ki, onun sözcüklerinde imgelenen senin izdüşümlerini gör.

Sadece oku, yaşa, dinle....

...çünkü tartışanın dilinde pelesenk olmuş katran ekoloji, sana yanlışı fısıldar her daim. Tıpkı Adem' in istediğini istemiyormuş gibi yansıtıp. Havva' nın üzerine yığılan önyargıları, daimi bir gerçek yaptığı gibi.

...bunun içim etkili olan tek silah, önyargısız karşılıksız sevmektir.

Geçen günlerin tortusu-SES VER!

LiberterKedi

10 Ocak 2009 Cumartesi

Gördüğün yer değil, bastığın yer için...

Kimi günlerde dönüş böyle acı içinde geçiyorsa, sevinç içinde de geçebilir.

Bu sözcük fazla değil.

Gene Sisyphos' u kayasına dönerken getiriyorum gözlerimin önüne, acı başlangıçtaydı. Yeryüzünün görüntüleri us' a fazla takıldığı zaman, insanın yüreğinde keder yükselir: kayanın yengisidir bu, kayanın ta kendisidir. Bunlar da bizim Gethsemani gecelerimizdir. Ama ezici gerçekler tanındılar mı yok olurlar. Böylece Oidipus da ilkin yazgıya bilmeden boyun eğer. Bildiği andan sonra, trajedyası başlar. Ama aynı anda, kör ve umutsuz durumda, kendisini dünyaya bağlayan tek elin, bir genç kızın eli olduğunu anlar.

Ölçüsüz bir söz çınlar o zaman: "Bunca acı deneyimime karşın, ilerlemiş yaşım ve ruh büyüklüğüm her şeyin iyi olduğu yargısına götürüyor beni."

....der. Dostoyevski' nin Kirilov' u gibi Sofokles' in Oidipus' u da absürt yenginin formülünü verir böylece.

Albert Camus

İlkçağ bilgeliği çağdaş kahramanlıkla birleşir.

(...)

...ve acı saçmayı, baki kılar.

Kahramanlık alışıla gelmişe karşıt durmaktır.

Sözde yaşamı, imgesel yönelimleriniz ile aynı eksende ilerleyerek değiştirebileceğinizi, ancak bunun farkına vardığınızda, anlayacaksınız!

Özgün bir fikre sahipseniz, yaşamınızda çokça çelme atan, içerisine çekileceğiniz fazlasıyla girdap olacaktır. Bunlar sizin acımtrak bir tadı damağınızda hissetmeniz için yapılan eylemlerdir.

Güçlük bu yüzden doğmuştur.

...bu nokta da hayattaki yapılması gereken. Fikirler üzerinde oluşan menşeii önyargı olan tortuları yontmaktır. Bu başarılırsa acı yenilebilinir bir olgu olur ve yenilinebilinir bir his olmaz!

Sisyphos ölümlülerin en bilgesi, en uyanığıydı. Başka bir söylentiye göre de haydutluğa eğilim gösteriyordu. Ben bunda bir çelişki görmüyorum. Ruhlar dünyasının yararsız işçisi olmasına yol açan nedenler konusunda kanılar farklı.

...haksız mı Camus bu düşüncesinde.

Zevk nasıl libidoya ulaştırıyorsa, bilgisizce ve çağdaşlık görünümünde. Objektiflikten uzak elde edilen doğru yargılar da, sizi o şekilde kahramanlığa taşıyacaktır. Bunun ceremesini mutluluk ile sentez edilmiş bir kazanımla elde ederseniz. Böylece daimi başarıyı elde edebilinir olmaktan çıkartıp, sadece bir vaha yaşayarak, kısa mutluluklara ulaşabilirsiniz.

...acılarınızdan çıkarımlarınızı iyi analiz edip, seçkilerinizi iyi tasarlayacak olursanız. Tek başınıza mutlu olmayıp evrensel bir yayılım ile çevrenizi etkileyebilirsiniz. Bağlı olarak, acılarınız ile barışık bir şekilde hayatınızda yolculuk etmek sevinci getirecektir. Bu daimi mutluluğun acılar içerisinde de elde edinilebileceğini bize müjdeleyecektir. Çünkü hatalarınızın tekrarlanmasını engellediğinizde, acı ve hüzün ardından güneş görebileceğiniz dönüşlerinde, bize hayatı daha farklı notalarla algılamamız için ortak bir ezgi ile fısıldayacaktır

...inceden doğa ile.

...sebebi ile mutluluk baktığın yerde, gitmeye çalıştığın yerde veya gördüğün yerde değil, bastığın yerdedir.

Gerçek kahramanlıkta, işte bunu elde edebilmek ve çevrenden kopuk olsanda, bunu etrafına yaydığında mümkünleşecektir.

Diğer türlü mümkün kılınan imitasyondan başka bişey değildir. Kaldı ki herkes aynı şeyi bu tarzda yaşamını idame edebilir. Bunun için gerekli olan ise sadece gözünü yummaktır...

Bu yüzden gözünüzü yummayın ve bastığınız yere bakın. Bugünlerde dönüşler acı geçsede, ortak bir payede mutluluğu ve sevincide yaşatabilir bir şekilde geçebilir. Sadece yapmamız gereken bastığımız yere kafamızı gömmeyelim.

LiberterKedi

7 Ocak 2009 Çarşamba

No War, No Peace - Occupation 101


Occupation 101 - bu bir belgesel.

Sade bir söylem olsa da izlediğinizde nedesem de kifayetsiz kalacağı için böyle sade bir söylem ile dile getirmek istedim anlatımımı. İsrail' in Filistin' e dair ortadoğuda neler yapılmak istediğinin gerçek yüzünü tüm açıklığı ile gözleriniz önüne koyuyor. Ünlü film bilgi sitesi imdb'den 9.3 puan almış bir belgeseldir bu. Belgeselde Amerikan - İsrail ilişkilerinin incelenmesi daha israilin kurulmasından itibaren yansıtılıyor. Barış sürecinin hasıraltı ettiği bazı gerçekleri gün yüzüne çıkarırken gözlerinizdeki sis perdesini aralıyor. Ve bu belgesel bir çoğumuzun bilmemesine rağmen bir çok alanda ödül almış, objektif yapılmaya çalışılmış bir yapım.

Ödülleri:

-Winner of the "Golden Palm" Award (highest honor given by jury) and for "Best Editing" at the 2007 International Beverly Hills Film Festivali.

-Winner of the 'Artivist Award' for Best Feature Film under the category of Human Rights at the 2006 Artivist Film Festivali in Hollywood.

-Winner of the Best Documentary Award (Special Recognition) at the 2007 New Orleans International Human Rights Film Festivali.

-Winner of the Best Feature Film Award at the 2006 River's Edge Film Festival.-Winner of the Best Documentary Feature Award at 2006 The Dead Center Film Festivali.

-Winner of the Audience Award for Best Documentary at 2006 East Lansing Film Festivali

-Winner of the John Michaels Memorial Award at the 2006 Big Muddy Film Festivali





Not: Filmde şu sahnelere dikkat edin!

- küçük bir kızın, içinde bulundukları durumu sözcükleriyle anlatışı.

- Filistin halkıyla yapılmış çarpıcı diyalogları.

- Amerika' nın Suudi Arabistan eski büyükelçisi James Akins, ünlü düşünür Noam Chomsky, Amerikalı milletvekilleri, akademisyenler, farklı dinlerden din adamları ve İsrailli gazeteci ve tarihçilerle yapılan röportajları

...dikkatlice izleminizi tavsiye ederiz.

6 Ocak 2009 Salı

Git)me(miş

Her delinin gölgesini serdiği, güzel yürekli bir sevdiği vardır. Yeryüzünde her sevilenin de deli ettiği bir yürek mevcuttur. Bu yüzden gitmek kolaydır. Tıpkı her gidenin ardında bıraktığı enkazı, görmemesi gibi.

Git)me(miş ruhdan kalan harabe.

Revolution for My Themes

Ne saçmalıyorsam işte, öylesine yazayım dedim :Pp...

...neyse sorun şu;eski tema hatalı görünüp, geç açılmasından ve sorun oluşturmasından dolayı temada değiklikler yaparak, bu temayı kullanmayı karar verdim. bi hata sorun ve eleştirileriniz olurda paylaşırsanız sevinirim arkadaşlar :)).

dostlukla...

Not: bu ingilizce başlığı neden yazdım hala anlam veremedim kendime :S